Pkk'dan Chpy'ye Çağrılar-1
2015-2019 ARASI
2015-2019 ARASI
Pkk Liderleri Erdoğan ve Bahçeliyi Düşman Olarak Görürken Neden Akşener ve Kılıçdaroğlunu Düşman Görmez. Neden Pkk Tek Kurtuluş yolu Akp-Mhp İttifakının Yıkılması Olarak Görür...Pkk'ya Hdp Aracılığı İle Hangi Sözler Verilmiştir...Kılıçdaroğlunun Bundan Sonra Tüm Tezkerelere Hayır Diyeceğiz Demesi...Başta Suriyenin Kuzeyinde Abd Tarafından Kurulmak istenen pkk devletine onay vermiş olmuyor mu?
2017 nevruzu çok önemli bir dönemi karşılıyor.Akp ve Mhp ittifakı bu dönemde Kürtlerin özgür olmaması için, bir yer ve statüye sahip olmamaları esası üzerine kurulmuş. Onların stretejilerinin hedefi Kürdistanın kuruluş gününü akamete uğratmaktır…
Şu an önder aponun üzerinde büyük bir tecrit var. Piskolajik işkence var. Dünyada eşi benveri yoktur. Bugün tüm halkımızın onuruna saldırıyorlar. Yalnız kürt çocuklarına saldırmadılar, kürdistanın batısına (rojava) ya saldırdılar.
Kürdistanın güneyine saldırıyorlar(Suriye). Kürdistanın özgürlük mücadelesini boğmak için her yerde deaş ile kürt halkına ve kürt devrimine saldırıyorlar. Ama onların saldırıları güçlü olmalarından değil, zayıflıklarındandır, korkularındandır.
Onlar özgür kürdistandan korkuyorlar.Aynı zamanda Türkiye devleti,Akp-mhp hile hurda ve oyunlarla istiyorlar ki güneyde (Kürdistan) savaşı kürt savaşına çevirmek istiyorlar.
Bu tarihi dönemde kendine kürt diyen, Demokrat diyen herkes Türkiye devletinin bu oyunları karşısında , bütün işgalcilerin oyunları karşısında uyanık olmalıdır. Bu devir artık Kürdistanların özgürlük devridir. 2017 nevruzu özgürlük nevruzudur,kazanma nevruzudur. Bugün vesilesiyle tüm kürdistan halkına, kürdistan siyasetine sesleniyoruz. Birliğinizi sağlayın. Milli demokratik kongrede bir olun. Bu birlik kürt halkının geleceği olan özgür kürdistan kursun diye. Her sorun diyalog ile çözüme kavuşturulabilir. Tehdit ve saldırı ile değil.(Alçaklar barış sürecinde saldıranlar kimdi? Avrupa barış yapmamıza izin vermedi diyen kimdi?) Bugünlerde halkımız bütün yerlerde sokaklara inmeli. Özellikle diyarbakır halkı,kuzeyin bütün kürtleri Akp zülmü, akp mhp faşizmine karşı nevruz ateşini yakmalı.
**2015-2019 ARASI PKK'DAN CHP YE BİRLİK OLALIM ÇAĞRILARI**
**HDP’yle CHP Oyunu Bozamadı**(27.10.2015)
Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’la MHP lideri Devlet Bahçeli’nin 7 Haziran seçimleri sonrası el ele vererek 1 Kasım seçimini gündeme getirdiklerini savunan Kalkan,
-HDP’yle CHP ise bu oyunu bozamadı. Bu oyunu bozacak bir demokratik birliği kendi aralarında oluşturamadılar...
-HDP ve CHP’nin 7 Haziran seçim sonuçlarının yok sayılması nedeniyle AKP ve MHP’den hesap sorması gerektiğini belirten Kalkan..
(diken odatv) (Not Ok işeretine tıklayarak detay bakabilirsiniz.)
“HDP’yle CHP ise bu oyunu bozamadı. Bu oyunu bozacak bir demokratik birliği kendi aralarında oluşturamadılar. 7 Haziran’da halk reddedildiğine göre 1 Kasım seçimlerinde de ortaya koyulan irade reddedilebilir. Bundan dolayı 1 Kasım seçimi şaibeli, şüpheli hale gelmiştir” diye konuştu.
Chp ve Hdp Neden Hasap Soramıyor
HDP ve CHP’nin 7 Haziran seçim sonuçlarının yok sayılması nedeniyle AKP ve MHP’den hesap sorması gerektiğini belirten Kalkan,“Ortada hükümet yok, meclis yok. Kim var? Saray var, Erdoğan var. İşte bu diktatörlüktür. Oluşturulan saraylar Saddam’ın saraylarına benziyor. Erdoğan’ın Türkiye’de kurmuş olduğu yönetim, Saddam yönetimine benziyor. Bu, 7 Haziran seçim sonuçları yok sayılarak oluşturuldu” ifadelerini kullandı....
**Adalet Yürüyüşünü
Abd, Chp ve Hdp Yakınlaşması İçin Planlandı**
Chp'den telefon açan abimiz soruşturun bakalım 26 mayısta chp heyeti gidip aykan erdemirle ne konuştu. Gandi yürüyüşünü Planladılar diyor, çünkü amerikanın aklında HDP ile CHP'nin bir araya gelmesi için böyle bir yürüyüşün çok iyi olacağı ve bu bir araya gelişinde halkın gözünde HDP CHP birliğini meşrulaştıracağı vardı,bunu böylece sahneye koydular diyor, bun söyleyen chp'nin üstünden birisi… Kaynak: odatv mynet youtube
** “CHP’nin üst kadrosundaki bir çok insan Türk milletine çok uzak. Bunu görmek beni çok üzüyor. Çünkü CHP kadrosunda çok yetenekli insanlar var
1. Canan Hanımın Duruşunda sakatlıklar olduğu açık ve net, bunu bütün chp görüyor.
2. Onun dışında başkan yardımcısı sezgin tanrıkulunda duruşu korkunç bana göre.
3. Orada bir çok şahıs hakkında korkunç soru işaretlerim var. En son artık dayanamayıp fenalık geçirip bir tanesini yazdım.
4. Mesala Aykan Erdemir Chp millet vekili Demokrasileri Koruma Vakfı Washingtondan geldi, 2-3 sene burada kaldı sonra geri döndü. Bu arkadaş bu vakıfta kidemli analist, bu vakıf CIA Başkanı Mike Pompeo en sık ziyaret yapıp konuşma yaptığı yer, kadımli analist olmak abd de kolay değil.
**PKK, CHP HDP'NİN YANINDA YER ALMALIDIR**(04.11.2015)
PKK'nın Kandil'deki liderlerinden Bese Hozat, örgütün yayını Yeni Özgür Politika'ya yazdığı yazısında “CHP’nin de doğru ve hakiki bir özeleştiri geliştirerek HDP’nin yanında demokrasi mücadelesine katılması oldukça önemlidir.HDP ile birlikte geliştirilecek demokratik mücadele birliği herkese ve Türkiye’ye kazandıran tek politika olacaktır."
(odatv haberler.com)
"Darbeci AKP bu iktidarı savaşla, baskıyla, katliam ve tehditle aldı. Toplumu savaşla, katliamla, ölümle, kaosla korkutarak oy topladı. Devletin bütün imkanlarını seferber etti. Saadet, BBP, Hüda-Par’ın oylarını kendisine çekti. IŞİD zaten AKP için çalıştı. MHP doğrudan destek sundu. CHP koltuk değnekliği yaptı. HDP saldırıların etkisinde kalarak güçlü bir mücadele yürütemedi. Sonuç; darbeden iktidar çıktı" diyen Hozat, "AKP, CHP desteği konusunda da zorlanmadı. AKP, CHP’yi milliyetçilik yarışına çekerek sınır ötesi operasyon teskeresine desteğini aldı ve CHP’yi yakınında tutarak etkisizleştirdi. CHP’nin ulus devletçi-milliyetçi ideolojiden kendisini kurtaramaması, ana muhalefet misyonunu yitirmesi, öngörüsüz ve beceriksiz siyaset tarzı AKP’ye oy olarak döndü" dedi.
HDP için "HDP 7 Haziran seçimlerinde halkların, farklı inançların, cinslerin, eşit ve özgür birlikteliğine dayanan demokratik ulus anlayışıyla ve bu anlayışın temsil ettiği demokratik siyaset tarzıyla, inkarcı ve imhacı ulus devlet sisteminde büyük bir yarılma yaratarak demokratik cumhuriyetin yolunu açtı" diyen Hozat, "ancak bu performansı 7 Haziran sonrası baskıların artması karşısında sürdüremedi" ifadelerini kullandı.
**PKK'lı Duran Kalkan'dan CHP'ye Çağrı (29.12.2015)**
PKK Lilderi Duran Kalkan, CHP'ye CHP içinde tutarlı sosyal demokratlar var, yıllardır mücadele ediyorlar. Tanıyoruz, saygı duyuyoruz mücadelelerine. Ama gelinen noktada AKP'nin MHP ile kurduğu cepheye koltuk değneği olunamaz.CHP, suç ortağı mı olacak, onlara karşı demokratik direnişin yanında mı yer alacak? En başta CHP'ye sorumluluk düşüyor; bütün tutarlı sosyal demokratları çağırıyoruz; demokrasi cephesine katılın. Kimsenin ayrılması vs. yok. Herkesin özgürce yaşadığı demokratik Türkiye sistemini kuralım.(Detay-Tıkla)
‘DEMOKRATİK TÜRKİYE DİRENİŞİ'
Ortak mücadele yürütüyoruz. Direniş var, birçok kesimi içine alıyor. Demokrasi bloku ile yürüyor. Bu direnişte yer alan herkes AKP faşizmine karşı ortak bir duruşu gösteriyor. Bunun daha örgütlü hale getirilmesi, daha planlı-bütünlüklü hale getirilmesi gerekiyor.
Başarı için örgütlü direniş şart. Kürdistan'daki özyönetim direnişi, aynı zamanda demokratik Ortadoğu ve Türkiye direnişidir. Türkiye'de de Türkiye'nin demokratik mücadelesi olarak, özerkliği olarak sürmeli. Devrimci-demokratik güçleri ortak demokrasi cephesinde birleşip faşizme karşı mücadele yürütülmeli.
‘CHP'DEKİ SOSYAL DEMOKRATLARA SAYGI DUYUYORUZ'
Fiili CHP-AKP-MHP faşist, milliyetçi koalisyonu var. Faşist milli bir cephe var. Herkes yerini buna göre tayin etmeli. Özellikle CHP safını net olarak ortaya koymalı. Kılıçdaroğlu'nun nalına da mıhını da vuran AKP'ye koltuk değneği olan CHP'lilik artık bitmeli.
Kaynak: sputnik gazetevatan haberler.com t24 mynet
**CHP ULUSALCI KESİMDEN KURTULMALI(19.01.2016)**
Bese Hozat, CHP'nin ulusalcı kesimden kurtulması gerektiğini söyledi. "CHP 7 Haziran sonrası AKP’ye koltuk değneği olmuştur. Duruşuyla AKP politikalarına hizmet etti. CHP zaten doğru dürüst bir muhalefet yürütmedi. Fakat zaman zaman olumlu yaklaşımları da oluyor" diyen Hozat, "CHP içindeki ulusalcı kesimlerin yaklaşımları olumsuzdur. Mevcut durumda ulusalcı kanat AKP’nin yürüttüğü savaş konseptini de bir biçimde destekleyen bir tutum içindedir" ifadelerini kullandı. (odatv habersol)
-CHP-HDP HÜKÜMET OLACAKTI
-CHP DEKİ SOSYAL DEMOKRAT KANAT OLUMLU(DETAY İÇİN TIKLA)
Hozat, Kurultay'da dile getirilen Kürt sorununun Meclis'te çözülme çağrısını da "Biz buna katılıyoruz. Tabii ki Kürt sorunu mecliste çözülmeli. Ama Kürt sorunu Önder Apo muhatap alınmadan, Önder Apo’yla müzakere edilmeden, PKK muhatap alınmadan, HDP muhatap alınmadan Kürt sorunu çözülmez" ifadeleriyle yanıtladı.
CHP DERKİ SOSYAL DEMOKRAT KANAT OLUMLU
"Fakat CHP içerisinde baştan itibaren sosyal demokrat kanat, belli bir sol kültürden gelen bir damar var. Bunların tutum ve yaklaşımları biraz daha olumludur. Kürdistan’da yürütülen bu soykırım politikalarına karşı belli bir tavır ve tutumları var, ilgililer. Kaç defa da Kürdistan’a gittiler. Amed’e gittiler, çeşitli incelemelerde bulundular, açıklamalar yaptılar. Kürdistan’da şu anda yapılan uygulamalara karşı belli bir ilgi ve alakaları gelişiyor. Bu anlamda bu tutum ve tavırları olumludur" diyerek CHP içindeki sosyal demokrat kanadı öven Hozat, CHP Kurultayı'na ilişkin ise şunları söyledi: "Kurultay da yapıldı.
CHP’nin Kürt sorununun çözümüne dönük çok somut bir politikasını açıkçası göremedik. Olumlu denebilecek bazı açıklamalar ve değerlendirmeler oldu. Kürdistan’daki soykırım politikalarıma karşı eleştirel bazı yaklaşımları söz konusudur Kürtlerin kimliğine saygı duyduğunu, Kürt sorununun çözülmesi gerektiğini bu anlamda CHP söylüyor. Bu sorunun mecliste çözülmesi gerektiğini söylüyor. Biz buna katılıyoruz.
Tabii ki Kürt sorunu mecliste çözülmeli. Ama Kürt sorunu Önder Apo muhatap alınmadan, Önder Apo’yla müzakere edilmeden, PKK muhatap alınmadan, HDP muhatap alınmadan Kürt sorunu çözülmez. CHP’nin şu konuda ciddi bir yanlışlığı var. CHP; Öcalan muhatap alınmasın, PKK muhatap alınmasın Kürt sorunu meclise gelsin, meclisteki partiler, Kürt sorununu ele alarak çözsün. Önder Apo muhatap alınmadan, PKK muhatap alınmadan, Kürt sorunu çözülemez. CHP bu konuda kendisini kandırmamalıdır, aldatmamalıdır. Bu anlamda toplumu da aldatmaya çalışmamalıdır. Bu konuda bir demagoji var. Hakikatten ve gerçeklerden uzak, bu sorunun karakterinden uzak, tarihsel kökeninden uzak, gelişiminden ve sonucundan uzak değerlendirme ve yaklaşımlar içerisine giriyorlar. Bunu da bir proje olarak ortaya koyuyorlar. Bu bir proje değildir."
CHP-HDP HÜKÜMET OLACAKTI
"Son süreçte Kürdistan’daki uygulamalar karşısında ilgili, duyarlı yaklaşımları olumludur. Tabii bunun daha da gelişmesi gerekiyor" diyen Hozat, CHP-HDP iktidarının kurulabileceğini söyledi: "CHP şimdiye kadar Kürt sorununun demokratik çözümünü gündemine almadığı, Kürt halkının haklarını tanımadığı için, bu sorunu demokratik müzakere yoluyla Önder Apo’yla çözümünü ön görmediği için, böyle bir niyet ve projesi olmadığı için ciddi bir muhalefet de yürütemedi.
CHP baştan itibaren Kürt sorununa doğru temelde yaklaşmış olsaydı, şu an AKP değil de CHP iktidar olmuş olacaktı. Demokratik çözüme ilişkin ciddi bir proje ortaya koymuş olsaydı, Önder Apo’yla müzakereyi ön görmüş olsaydı, AKP 1 Kasım’da da hiçbir biçimde iktidara gelemezdi. Şu anda CHP ve HDP Türkiye Cumhuriyetinin hükümeti olmuş olacaktı. Kürt sorunu da demokratik yollardan çözülecekti ve Türkiye de demokratikleşecekti. CHP bundan kaçtığı için bir türlü buna gelmediği için yani bir türlü de çıkış ve açılım yapamıyor. Yerinde sayıyor. Kürdistan’da da tecrit olmuş durumdadır, esamesi okunmuyor şimdi. 70 yıllık klasik devletçi geleneğini inkar ve imhacı politikaları biraz da üslubunu değiştirerek bu tarzıyla sürdürmüş oluyor. Bunu kökten değiştirmesi lazım. Bu konuda köklü bir politika değişikliği görmüyoruz. Ama bazı olumlu yaklaşımları görüyoruz. Bunu CHP’nin köklü bir politika değişikliğine dönüştürmesi gerekiyor. Bu önemlidir." Yazının tamamı firatnews
**KILIÇDAROĞLUNUN KÜRT MESELESİNİ MECLİSTE ÇÖZECEĞİZ
DEMESİ KANDIRMA VE ALDATMADIR.**
Tabii ki Kürt sorunu mecliste çözülmeli. Ama Kürt sorunu Önder Apo muhatap alınmadan, Önder Apo’yla müzakere edilmeden, PKK muhatap alınmadan, HDP muhatap alınmadan Kürt sorunu çözülmez. CHP’nin şu konuda ciddi bir yanlışlığı var. CHP; Öcalan muhatap alınmasın, PKK muhatap alınmasın Kürt sorunu meclise gelsin, meclisteki partiler, Kürt sorununu ele alarak çözsün. Önder Apo muhatap alınmadan, PKK muhatap alınmadan, Kürt sorunu çözülemez. CHP bu konuda kendisini kandırmamalıdır, aldatmamalıdır. Bu anlamda toplumu da aldatmaya çalışmamalıdır. Bu konuda bir demagoji var. Hakikatten ve gerçeklerden uzak, bu sorunun karakterinden uzak, tarihsel kökeninden uzak, gelişiminden ve sonucundan uzak değerlendirme ve yaklaşımlar içerisine giriyorlar. Bunu da bir proje olarak ortaya koyuyorlar. Bu bir proje değildir." odatv
FATİH ALTALYI
PKK, "legal kanadı" BDP'yi de hiç beğenmez, adam yerine koymaz. Çünkü PKK'lılara göre BDP'liler keyif çatmakta, PKK'lılar ise dağda cefa çekmektedir. Bu yüzden de PKK'nın en istemediği şey, terör meselesinin BDP muhatap alınarak çözümlenmesidir. (Haberturk 04.09.2012)
Mustafa Karasu: Kaldı ki Şimdiden Kazanan Öz Yönetim Direnişi, Kaybeden İse Nemrut Tayyip ve AKP’dir." (20.01.2016)
Mustafa Karasu, gazetedeki yazısında "CHP lideri Kılıçdaroğlu gerçekten de çok doğru bir tespit yapmış. Tayyip Erdoğan’a "diktatör bozuntusu" demiş. Eğer bu sözünde samimiyse bunun önemli siyasi sonuçları olacaktır. Çünkü diktatöre karşı sadece mücadele verilir. Diktatörle uzlaşılmaz. Diktatör ya ezer ya da mücadele ile alt edilir" ifadelerini kullandı.
"EĞER DİKTATÖR BOZUNTUSUYSA"
Karasu yazısının devamında şunları söyledi: "Eğer Erdoğan diktatör bozuntusuysa bu, tüm AKP için geçerlidir. Çünkü AKP'yi yöneten Kılıçdaroğlu’nun diktatör bozuntusu dediği Tayyip Erdoğan’dır. AKP de şu anda Türkiye'de bir diktatörlük rejimi kurmuştur. Eğer Erdoğan başarılı olursa yeni anayasa ve başkanlık sistemiyle bu diktatörlüğüne hukuki bir çerçeve kazandıracaktır. Böylece de kendi zihniyetinin hegemonyasında otoriter kurumsal faşist rejimi kuracaktır. Bu, 12 Eylül’ün yeni koşullarda restore edilmesi olacaktır. Yapılacak anayasa da 12 Eylül anayasasının günümüzdeki versiyonu olacaktır.
Şu anda Tayyip Erdoğan’ın üslubu ve konuşmaları da, Ahmet Davutoğlu’un konuşmaları ve üslubu da faşist diktatörlerin konuşmalarının aynısıdır. Davutoğlu’nun her gün akademisyenleri susturmak için bağırması, çağırması ve tehdit etmesi, bu faşizmin mührüdür, belgesidir. Çünkü tüm faşistler kendisi gibi düşünmeyen akademisyenler için aynısını yapmışlardır."
"NEMRUT TAYYİP"
Karasu yazısını şöyle bitirdi: "Sonuçta kazanan, meşru direniş gösteren Kürt halkı, kaybeden ise gayri meşru uygulamalar içinde olan AKP hükümeti olacaktır.
Kılıçdaroğlu’nun diktatör bozuntusu olarak tanımladığı Tayyip Erdoğan ve AKP hükümetinin sonunu da Kürt halkının ve demokrasi güçlerinin direnişi getirecektir. Kaldı ki şimdiden kazanan öz yönetim direnişi, kaybeden ise Nemrut Tayyip ve AKP’dir."
Kaynak: odatv t24 gazetevatan evrensel ensonhaber
**Mustafa Karasu: PKK'dan CHP'ye Birlik Çağrısı.(23.02.2016)**
Demokratikleşme ve barış blokunun tam da zamanıdır. AKP, vatan millet Sakarya söylemleri ve psikolojik savaşla CHP'yi etkisizleştirme politikası izliyor.
Halbuki CHP'yi de kurtaracak içte ve dışta yürütülen savaş politikalarına karşı demokratikleşme ve barış politikasıdır. Dolayısıyla CHP'nin kendini etkili kılması da politik arenada güçlü kalması da böyle bir politikanın parçası olmasına bağlıdır.
Demokrasi bloku ve barış bloku, tüm demokrasi ve barış güçleri yanında CHP'den de önemli bir kesimini bu mücadelenin içine katarsa AKP iktidarı kendine kaçacak yer bile bulamayabilir. Bu açıdan tüm devrimci demokrasi güçleri, demokrasi blokunda derhal buluşmalı ve harekete geçmelidir.
Cerattepe özyönetim direnişiyle Kürdistan'daki özyönetim direnişleri, yani demokrasi mücadelesi birleştiğinde Türkiye'de yeni bir umut ve alternatif ortaya çıkacak, Türkiye halkları da bu umut etrafında birleşecek özgürlük ve demokrasi mücadelesiyle yeni Türkiye'yi yaratacaklardır.
Kaynak:stupnik t24 habersol
‘ERDOĞAN VE DAVUTOĞLU TÜRKİYE'Yİ UÇURUMA SÜRÜKLÜYOR'
AKP içeride ve dışarıda savaş naraları atıyor. Her toplumsal kesimin ve muhalif sesin üzerine şiddetle gidiyor. Erdoğan ve Davutoğlu ikilisi yüzyıllar öncesinin, soğuk savaş döneminin ve tek partili yılların yönetim anlayışıyla Türkiye'yi içeride ve dışarıda uçuruma sürüklüyor.
Türkiye'de tam bir hegemonik, otoriter ve merkezi yönetim var. Ceberut bir devlet var. Her şey benim iki dudağım arasından çıkan sözle olur anlayışı var. Demokrasi ve özgürlükler çağında hala toplumun iradesini tanımayan yönetim tarzında ısrar ediliyor. Kürt sorunu bunun için çözülmediği gibi, Cerattepe'de doğasını korumak isteyen halka bunun için saldırılıyor. Aydın eleştirilerine bunun için tahammül edilemiyor. Bu kafa Türkiye'yi halka sormadan Suriye'yi savaşa sürmek istiyor.
‘ERDOĞAN, SURİYE İÇİN REFERANDUM YAPTIRSIN'
Erdoğan çok savaş istiyorsa başkanlık için önerdiği gibi Suriye'ye karşı savaş için de bir referandum yaptırsın. Suriye'de savaşa girelim mi girmeyelim mi diye sorsun. Erdoğan tabii ki bunu sormaz. Beni seçmezseniz Türkiye şöyle olur, böyle olur diye halkı tehdit eder. Nitekim 1 Kasım seçimleri öncesi beni seçmezseniz içeride ve dışarıda savaş olur, Türkiye'de ağır şeyler yaşanır diye halkı tehdit etmiş, ama tek başına iktidar olunca içeride ve dışarıda savaş pedalına basmış, savaşa gaz vermiştir. Hâlâ da savaşa gaz vermektedir.
Bu savaş Türkiye'nin çıkarına mıdır? Hayır! İçeride ve dışarıda savaş politikası Erdoğan ve AKP'nin kendini iktidarda tutma politikasıdır. Belki de Türkiye tarihinde ülkeyi kendi hırsları ve çıkarları için savaşa sürükleyen ilk iktidar AKP iktidarıdır. Enver, Cemal ve Talat paşalar kendilerine göre Osmanlı İmparatorluğu'nu korumak için kazanacağını düşündükleri Almanya'nın yanında savaşa girmişlerdir. Ama AKP iktidarı sadece ve sadece Erdoğan'ı ve AKP'yi kurtarmak için savaş politikaları yürütüyor. Bunun için aydınların en masum açıklamalarına bile dünyada görülmedik biçimde saldırıyor. Aslında Tayyip Erdoğan'ın kişiliğini anlamak için aydınların açıklamasına verdiği tepkiyi görmek yeter; Erdoğan budur.
Türkiye'nin içeride ve dışarıda savaşa sürüklendiği, Kürdistan'da ve Türkiye'de halkın üzerine şiddetle saldırdığı ortamda Türkiye'nin ihtiyacı olan iki temel çalışmayı acilen yapmak ve derhal pratikleştirmek şarttır. Birincisi demokrasi bloku. Çünkü içeride ve dışarıda bu saldırganlığı ancak demokrasi bloku engelleyebilir. Şovenizmi şahlandırarak savaş tamtamları çalan AKP iktidarına karşı Türkiye'nin demokratikleşmesi ve sorunlarını demokratik temelde çözme mücadelesi ancak böyle bir hareketle sağlanabilir. Ayrıca demokrasi bloku etrafında daha geniş toplumsal kesimleri kapsayacak bir barış bloku da kurulmalıdır. Türkiye, demokrasi ve barış bloku yaratır, mücadele içine girerse AKP iktidarının ömrü uzun olmaz. Değerli yazar Veysi Sarısözen de demokrasi blokunun ihtiyacı konusunda Türkiye gerçeklerini çarpıcı biçimde ortaya koyan güzel ve anlamlı bir yazı yazmış. Türkiye'nin ihtiyacı budur. Türkiye'yi kurtaracak aydınlık yüz de budur.
‘ERDOĞAN HASTALIKLI BİR RUH HALİ İÇİNDE'
Tayyip Erdoğan ve Davutoğlu sürekli bağırıyorlar, çağırıyorlar, azarlıyorlar. Bu ne güçlü olmalarının ifadesidir, ne de sağlıklı olmalarının! Tayyip Erdoğan şu anda hastalıklı bir ruh hali içindedir. Bu ruh haline ne denir, bunu psikologlara bırakıyoruz. Çünkü kendini iktidarda tutmak ve iktidar hırsı için her şeyi yapacak hale gelmiştir. Her konuda negatiftir. Ruhu kararmıştır; hiçbir şeye pozitif bakarak çözme durumunda değildir. Bu kişilik ve onun ruh halinden ortaya çıkan politikayı ve uygulamaları ancak demokrasi güçlerinin mücadelesi ve en geniş barış bloku durdurabilir. Yoksa freni patlamış bir araba gibi Türkiye'yi bir yere toslayacaktır. Bu gidişin başka bir yolu yoktur.
Demirtaş'ın ağabeyi: CHP Atatürk'ün Kurtuluş Savaşı'ndan ders alıp Kürtlerle ittifak kurmalı(20.03.2016)
''CHP, Cumhuriyetin bu kritik sürecinde Kürtlerin yayında yer almalıdır.''
(t24 ensonhaber ulusal)
HDP Eş Genel Başkanı Selahattin Demirtaş’ın ağabeyi Nurettin Demirtaş, CHP’ye çağrıda bulunarak “Eğer Mustafa Kemal Atatürk’ün Kurtuluş Savaşı’ndan ders alınacaksa, ilk hamlesinin Kürtlerle ittifak kurmak olduğu hatırlanmalıdır. CHP cumhuriyetin bu kritik sürecinde Kürtlerin yayında yer almalıdır" dedi.
KCK yöneticileriden Mustafa Karasu da Özgür Gündem'de Şubat ayında çıkan bir yazısında, "CHP'yi kurtaracak, savaş politikalarına karşı demokratikleşme ve barış politikasıdır" ifadelerini kullanırken KCK Yürütme Konseyi Eşbaşkanı Bêsê Hozat, “CHP’nin de doğru ve hakiki bir özeleştiri geliştirerek HDP’nin yanında demokrasi mücadelesine katılması oldukça önemlidir” demişti.
Fırat Haber Ajansı'na (ANF) konuşan Nurettin Demirtaş’ın bu konuya ilişkin olarak kullandığı ifadeler şöyle:
“AKP’nin uyguladığı politikalar yüzünden, Ankara sokakları adeta Şam-Halep sokaklarına dönmüştür. Ayrıca Cumhuriyetin kuruluşundan bu yana hiç kimse uluslararası camiada Türkiye adını AKP-DAİŞ kadar karalayamamıştır. Bunun önüne geçecek en temel güç HDP’dir. HDP’nin Türkiye partisi olmadığını ısrarla öne çıkaran AKP’nin Türkiye ve Cumhuriyeti ile ne alakasının olduğu ortaya konulmalıdır. Cumhuriyet sadece Türk halkının değil Kürtler başta olmak üzere tüm Türkiye halklarının değeridir; bugün Cumhuriyete sahip çıkmak AKP-DAİŞ örgütüyle mücadele etmekten geçiyor. Fakat CHP başta olmak üzere kendini Cumhuriyetçi ve ilerici sayan birçok çevre, şovenizmin ve algı operasyonlarının etkisiyle, tarihin en haklı ve meşru mücadelesini yürüten Kürtleri ‘terör’ kavramıyla anarak AKP-DAİŞ ekmeğine yağ sürmektedir.”
‘’İttifak kurulmazsa kendini ilerici görenler CHP’den ayrılmalı''
“AKP-DAİŞ gücünü ayakta tutan işbirlikçi Kürtler ile CHP’nin ve özellikle de onun çevresindeki Alevilerin oynadığı rol kesinlikle aynı olamaz, olmamalıdır; CHP cumhuriyetin bu kritik sürecinde Kürtlerin yanında yer almalıdır. Eğer M. Kemal Atatürk’ün Kurtuluş Savaşı’ndan ders alınacaksa, ilk hamlesinin Kürtlerle ittifak kurmak olduğu hatırlanmalıdır. Bunun için CHP’ye yapılan çağrılar anlamlıdır fakat her şeye rağmen buna yanaşmayan bir CHP’de, kendisini gerçekten ilerici ve demokrat olarak görenlerin artık bir saniye bile kalmaması gerekir.”
**CHP'DE İLETİŞİM KURULACAK KANAT VAR(21.05.2016)**
PKK'nın şehir yapılanması KCK'nın üst düzey yöneticisi Bese Hozat,
"Olası bir erken seçimde HDP, CHP ile koalisyon oluşturur mu?" şeklindeki soruya Bese Hozat şöyle yanıt verdi:
"CHP içinde iletişim kurulabilecek sol ve solcu kanat var ancak bunlar hegemonik bir güç oluşturamadılar. CHP'nin politikası büyük oranda laik ve milliyetçi eksene oturmaktadır. Milletvekillerinin dokunulmazlıklarının kaldırılması konusunda CHP'nin AKP'yi desteklemesi bu ideolojinin bunun bir parçası. CHP yanlış bir politka izliyor. (odatv birgun habersol suputnik t24)
-AKP fasist bir blok olusturdu. AKP, MHP, ulusalcı hareketler, laik ve milliyetçi güçler ittifak oluşturdular. Bütün bu ittifaka karşı Kürdistan'da ve Türkiye'de demokratik güçlerin biraraya gelerek oluşturdukları ayrı bir blok da demokratik mücadele açısından önemlidir. Böyle bir pakt karşısında ancak fasist blok kırılabilir. Biz de bunun icin mücadele ediyoruz."
**PKK'li Karasu'dan 4 Partiye İttifak Çağrısı(13.07.2016)
-KK'nın Kandil'deki liderlerinden Mustafa Karasu, "Türkiye’de seçimlerle mevcut faşist iktidarı geriletmek mümkün değildir" dedi ve "CHP içindeki demokratik eğilimlere, ÖDP, EMEP, SDP ve başka siyasal partilere, antikapitalist Müslümanlara ve Alevilere, gerçekten demokratik Türkiye isteyen aydınlar dahil tüm demokrasi kesimlerine" demokrasi bloğu önerdi.
Örgütün Avrupa'daki yayın organı Yeni Özgür Politika gazetesine yazan Karasu, "demokrasi bloku bu süreçte oluşturulmayacak da ne zaman oluşturulacaktır? Bu soruyu her demokratın, her devrimcinin kendisine sorması gerekmektedir. Türkiye’de seçimlerle mevcut faşist iktidarı geriletmek mümkün değildir" dedikten sonra formül olarak şunu önerdi:
"Demokrasi bloku oluşturmada katı olmamak gerekir. Şu anda AKP faşizmi ve onun müttefiklerinin yenilgiye uğratılarak başarısız kılınması temel görevdir. Kürt Halk Önderi mevcut durumda esnek yaklaşımlarıyla kesinlikle bir demokrasi blokunun oluşturulmasını sağlardı. CHP içindeki demokratik eğilimlere, ÖDP, EMEP, SDP ve başka siyasal partilere, antikapitalist Müslümanlara ve Alevilere, gerçekten demokratik Türkiye isteyen aydınlar dahil tüm demokrasi kesimlerine seslenerek 'asgari bir demokratik programı siz hazırlayın, biz de bunun etrafında sizlerle birlikte demokrasi mücadelesini yürütelim' derdi. Çünkü Türkiye’de hak, adalet, vicdan ölçüleri olan herkes asgari demokratik programın ne olduğunu bilir ve ortaya koyar. Böyle bir programda hiç kimse kendi özgür ve demokrasi programının olmasını bekleyemez. Kaldı ki ortak mücadele içinde her güç birbirini daha iyi tanır, önyargılar aşılır, bu da ortak mücadeleyi daha da güçlendirir. Gerçekten de Türkiye’de demokratik siyasal güçlerin, devrimci siyasal güçlerin birbirine karşı önyargıları çok fazladır."
Kaynak: odatv cumhuriyet gazeteduvar
Demokrasi bloku geciktirilmemelidir
Türkiye’de faşist bir iktidar olduğuna dair birçok siyasi hareket, akım, parti, aydın, yazar, kişi mutabakat içindedir. Sadece iç kamuoyunda değil, dünyada da Tayyip Erdoğan’ın şahsında Türkiye’de faşist bir iktidar olduğuna inanılmaktadır. Şu anda dünyada faşist ve otoriter siyasi kişilik olarak Tayyip Erdoğan öne çıkmaktadır. Yine bugün dünyada toplumun bu kadar saflaştığı başka bir ülke yoktur. Sadece faşist ülkelerde bu düzeyde bir kamplaşma yaratılır. Biz ve ötekiler şu anda AKP iktidarının yarattığı toplumsal durumdur. Zaten Tayyip Erdoğan tüm faşist liderler gibi “ya bizdensiniz ya da onlardan yanasınız” dayatmasında bulunmaktadır. Kendi politikalarına destek vermeyen herkesi de hain olarak damgalamaktadır.
Türkiye Cumhuriyeti kuruluşuyla birlikte Kürt düşmanlığı ve Kürt soykırımı üzerine şekillenmiş bir özel savaş devleti olduğu için bu faşist karakterin özel savaş niteliğini de görmek gerekmektedir. Bu açıdan özel savaşçı bu faşist rejim içeride ve dışarıda bazı örtülerle kendini gizlemeye çalışsa da Kürt halkının ve demokrasi güçlerinin direnişi karşısında kendisini gizleyememekte, tüm çıplaklığıyla karakterini ortaya koymaktadır.
Faşizm demek, kendi yandaşları dışında tüm toplumu zulüm ve baskı altında tutmak demektir. Şu anda böyle bir diktatörlük vardır; hem de kendini hiçbir yasaya, hukuka, ahlaka ve vicdana bağlı görmeyen bir diktatörlük! Kürt halkını ve demokrasi güçlerini ezip teslim almak için her türlü hukuksuzluğu, ahlaksızlığı ve vicdansızlığı normalleştirmiştir. AKP faşizmi ve müttefikleri şimdi böyle bir uygulama içindedirler. Dünyada hiçbir ülkede yargı Türkiye’deki gibi iktidarın emri altına girmemiştir. Yargı bugün Türkiye’de faşist diktatörlüğe sadece bir kılıf niteliğindedir. Osmanlı İmparatorluğu dönemindeki kadılar şu anki yargıçlardan yüz kat daha padişahtan bağımsız ve vicdanlarıyla karar veren durumdaydılar. 1990’lı yıllardaki Doğan Güreş tak dediğinde Çiller’in şak diye yaptığı durum şimdi Türkiye’de en fazla da yargıçlar için geçerlidir. Tayyip Erdoğan tak dediğinde, yargıçlar şak diye yerine getirmektedir. Şimdi Türkiye böyle bir ülke durumundadır. Yargı ve mahkemelerin böyle olduğu bir yerde siyasi ve toplumsal sorunları izah etmeye gerek yoktur. Tuz koktuğuna göre her şey kokuşmuştur.
Türkiye’de herkes faşizmin bu karakterini dile getirmekte, ama bu faşizme karşı ortak mücadele için bir araya gelinememektedir. Bu da aslında Türkiye’deki özel savaşın karakteriyle ilgilidir. Özellikle Kürtlere karşı yürütülen soykırım politikası nedeniyle Kürtleri yalnızlaştırıp ezme yaklaşımı esas alınmaktadır. Bu açıdan Kürtlerin mücadelesine uzak duranlara biraz daha yumuşak yaklaşma, Kürtlere destek verene de Kürtlere yaklaşıldığı gibi acımasız davranma politikasının bunda etkisi bulunmaktadır. Kürt tarafı da bu gerçeği görüp yaratıcı olamayınca Türk devletinin böl-parçala-hakim ol politikası pratikleşme imkanı bulmaktadır.
Darlık, dogmatizm aşılamıyor
Faşizmin bu kadar koyu biçimde kendini ortaya koyduğu süreçte demokrasi güçlerinin bir araya gelememesi gerçekten de trajik bir durumdur. Dünyanın neresinde olursa olsun böyle bir faşist iktidar olsa onun karşısına bir demokrasi blokuyla çıkılırdı. Ancak Türkiye’de bir türlü demokrasi bloku ve ortak mücadele ortaya konulamamaktadır. Bu da AKP faşizminin iktidarını sürdürmesine fırsat vermektedir. Halbuki AKP iktidarı güçlü değil, zayıf dönemini yaşamaktadır. Bir demokrasi bloku oluşturulup ortak mücadele verilirse AKP faşizminin ömrü bir ay olur. Ne var ki Kürt’ü, Türk’ü, Alevi’si, Müslüman’ı, Çerkez’i, emekçisi, kadını, genciyle, sosyalisti, sosyal demokratıyla, demokratik aydın kimliğiyle bu basireti gösterememektedir. Türkiye’de siyasi yaklaşımdaki darlık, dogmatizm bir türlü aşılamamaktadır. Herkes kendini dayatmakta, ortak noktada birleşilememektedir. Dünyada olduğu gibi asgari demokratik program ve tutumlar ortaya konulamamaktadır. İşte Türkiye’nin temel hastalığı budur. Türkiye’yi tıkatan ve çıkmazda bırakan da budur.
Devrimci sosyalist güçlerin bir bölümü Halkların Birleşik Devrim Hareketi’ni (HBDH) kursalar da birlik ve ortak mücadele platformlarının daha da genişletilmesi gerekmektedir. Sadece illegal alanda değil, legal alanda da bu birliğin gerçekleştirilmesi ve pratiğe geçirilmesi gerekmektedir. Şu anda hava, su, ekmek kadar Türkiye’nin acil ve zorunlu ihtiyacı budur.
12 Eylül 1980 öncesi acil olarak bir demokrasi cephesinin kurulmasına ihtiyaç vardı. Ama o zaman da siyasal darlık, dogmatizm ve her siyasi eğilimin kendini dayatması sonucu bir demokrasi cephesi kurulamamış, bunun sonucu da faşizmin iktidara gelmesi engellenememiştir. Dolayısıyla da tüm siyasi güçler bu durumda ağır darbe almışlardır. Önemli bölümü bitiş noktasına gelmiştir.
Demokrasi bloku
şimdi değil de ne zaman?
Şimdi soruyoruz; demokrasi bloku bu süreçte oluşturulmayacak da ne zaman oluşturulacaktır? Bu soruyu her demokratın, her devrimcinin kendisine sorması gerekmektedir. Türkiye’de seçimlerle mevcut faşist iktidarı geriletmek mümkün değildir. 7 Haziran seçim sonuçlarının nasıl yok sayıldığı ortadadır. Ilımlı ve makul kişiliğiyle bilinen Tarhan Erdem’in bile “artık ben seçimlerde oy vermeyeceğim” demesi, Türkiye gerçeğini ifade etmektedir. Türkiye’de demokrasi bloku etrafında yürütülecek ortak mücadeleyle faşist güçler geriletilmeden demokratik siyasal yolların açılması mümkün değildir. Artık özel savaş demokrasisi içinde demokratik siyaset yapacağını düşünenler kendilerini aldatmaktadırlar. Yine hiç kimse AKP iktidarından demokratikleşme ve bu temelde bir normalleşme beklememelidir. Türkiye’de faşizm ancak demokrasi güçlerinin ortak mücadelesiyle aşılabilir. Tüm demokratikleşme sorunları da ancak böyle çözülebilir.
Demokrasi bloku oluşturmada katı olmamak gerekir. Şu anda AKP faşizmi ve onun müttefiklerinin yenilgiye uğratılarak başarısız kılınması temel görevdir. Kürt Halk Önderi mevcut durumda esnek yaklaşımlarıyla kesinlikle bir demokrasi blokunun oluşturulmasını sağlardı. CHP içindeki demokratik eğilimlere, ÖDP, EMEP, SDP ve başka siyasal partilere, antikapitalist Müslümanlara ve Alevilere, gerçekten demokratik Türkiye isteyen aydınlar dahil tüm demokrasi kesimlerine seslenerek “asgari bir demokratik programı siz hazırlayın, biz de bunun etrafında sizlerle birlikte demokrasi mücadelesini yürütelim” derdi. Çünkü Türkiye’de hak, adalet, vicdan ölçüleri olan herkes asgari demokratik programın ne olduğunu bilir ve ortaya koyar. Böyle bir programda hiç kimse kendi özgür ve demokrasi programının olmasını bekleyemez. Kaldı ki ortak mücadele içinde her güç birbirini daha iyi tanır, önyargılar aşılır, bu da ortak mücadeleyi daha da güçlendirir. Gerçekten de Türkiye’de demokratik siyasal güçlerin, devrimci siyasal güçlerin birbirine karşı önyargıları çok fazladır.
Şu anda HBDH içinde 10 kadar siyasi hareket bulunmaktadır. Bunlar içinde birbirine önyargılı olanlar vardı. Şimdi bir araya geldikçe bu önyargılar aşılmakta, ortak paydalar daha da netleşmektedir. Türkiye’nin gerçekten de bu tür birliklere ihtiyacı vardır. Önemli olan, asgari müşterekleri esas almaktır. Asgari demokratik programı kendimize göre ele almamaktır. Çünkü kendimize göre ele alırsak, şurasını burasını eksik görür, ayrılma eğilimi içine gireriz. Artık bunu aşmak lazım. Yaşanan o kadar tecrübeden sonra demokrasi blokunu yaratmanın siyasi olgunluğunu ortaya koymak gerekmektedir.
Türkiye’de şu anda demokrasi bloku ve ortak mücadele için koşullar hiçbir dönemde olmadığı kadar olgunlaşmıştır. Dolayısıyla bunu başaramıyorsak her güç kendisini sorgulamalı, kendi sorumsuz yaklaşımını görmelidir. Kürt demokrasi güçleri de, diğer demokratik çevreler de kendi eksikliklerini, darlıklarını ve dogmatik yanlarını görmelidirler. Gerçekten de bir siyasal darlık var. Kuşkusuz bunun ideolojik ve düşünsel yanları da bulunmaktadır. Ancak bunları aşmak mümkündür. Dolayısıyla mevcut katı, dogmatik, apolitik yaklaşımlara artık çocukluk hastalığı da denilemez. Çünkü hem Türkiye’de hem de Kürdistan’da on yıllara dayalı demokrasi ve özgürlük mücadelesi geleneği vardır; devrimci demokratik sol gelenek vardır. Türkiye’deki demokrasi ve özgürlük mücadelesi Güney Amerika ülkelerinden daha mı geridir? Orada her ülkede demokratik güçler bir araya gelmekte, sağ ve faşist iktidarlar geriletilerek ülkelerinin siyasetinde başat güç haline gelmektedirler.
AKP en zayıf döneminde
Kuşkusuz AKP iktidarına karşı mücadelede onun toplumu aldatmada kullandığı argümanları da elinden almak gerekmektedir. Toplumu dağıtan neo-liberal politikalarla her türlü ahlaksızlığı geliştiren bir siyasi eğilim olduğu halde, toplumcu karakterde olan Müslüman toplumu aldatmaktadır. Bu açıdan bir asgari demokrasi programında bu toplumsal kesimleri gözeten bir hassasiyet ve yaklaşım ortaya konularak gerçekten de bu asgari program etrafında çok geniş bir demokrasi cephesi kurulursa AKP yenilgiye uğratılır. Eğer sadece AKP karşıtlığı yapılmayıp faşizme karşı demokratik alternatif ortaya konulacaksa, antifaşist güçlerin esnek ve yaratıcı olarak bir demokrasi hareketini ortaya çıkarıp mücadeleyi yükseltmesi gerekir. Gerçekten de AKP iktidarı çok zayıftır. Kuruluş felsefesi ve toplumsal temelinden de kopmuştur. İktidarını kaybetme korkusuyla denize düşen yılana sarılır misali içeride ve dışarıda birçok güçle kirli ilişkiler içine girmiştir. Bunu zayıflığın dışa vurumu olarak görmek, demokrasi bloku kurarak bu faşist rejimi aşmak gerekir. Yoksa demokrasi güçleri bugünkü günleri de arar hale gelirler.
Şu anda bu faşizme karşı demokrasi bloku oluşturmayan ve ortak demokrasi mücadelesi vermeyen güçler kimliklerini kaybederler. Artık kendilerine sol, sosyalist ve demokratım demelerinin anlamı kalmaz. Ben kendi cephemde faşizme mücadele veriyorum demenin de bir değeri olmaz. Demokrat ve devrimci olmanın gereği bugün demokrasi blokuna dar, dogmatik yaklaşmamak ve bir araya gelmektir. Kürt Özgürlük Hareketi, Kürt demokrasi güçlerinin hiçbir darlığa girmeden asgari programda şu bu yok demeden kendilerinin de içinde yer alacağı geniş demokrasi güçlerinin, aydınların hazırlayacağı bir demokratik program etrafında mücadele edebileceği düşüncesindeyiz. Hangi demokrat Türkiye’de Kürt sorunu çözülmeden gerçek demokratikleşmenin sağlanacağını söyleyebilir? Aslında pratikte asgari demokratik programın ne olduğu ortaya çıkmaktadır. Bu faşizme karşı tutumlar ve karşı koyuşlar ortaklaştırılsa, birleştirilse asgari bir program rahatlıkla ortaya çıkarılabilir.
Türkiye’nin özellikle son 50 yıldır yürüttüğü özgürlük ve demokrasi mücadelesinin tüm gelenekleri, birikimleri bir araya getirilirse Türkiye’de gerçek bir demokrasi bloku ortaya çıkarılır, demokrasi mücadelesi yükseltilerek Türkiye demokratikleştirilebilir. Türkiye, şafak vakti öncesi karanlığı yaşamaktadır. Yeter ki bu faşizmin yarattığı karanlık ortamda demokrasi blokunu kuralım ve ortak mücadele edelim.
Bunu gerçekleştiremediğimiz takdirde tarihe sorumsuzlar topluluğu olarak geçeceğimiz kesindir. Dolayısıyla halklarımızın çektiği acı ve zulüm dikkate alındığında, halkımıza ve tarihe karşı sorumluluğumuzu yerine getirip faşizme karşı mücadeleyi yükselterek demokratik Türkiye’yi yaratma görevi önümüzde durmaktadır.
**PKK'dan CHP'ye Erken Seçim Teklifi**(10.05.2016)
--ULUSALCILAR VE MİLLİYETÇİLER TASFİYE EDİLMELİ--
Bese Hozat, Türkiye'de erken seçim olasılığının arttığını söyleyerek HDP adına CHP ve ÖDP'ye ittifak önerdi.Hozat, bunun için CHP'nin içindeki ulusalcıları tasfiye etmesi gerektiğini söyledi.
-Bu anlamda CHP demokrasiyi esas alarak yeniden kendisini yapılandırırsa kendi içerisindeki ulusalcı, milliyetçi, şoven eğilimi tasfiye ederse, kendisini bundan arındırırsa Türkiye’de gerçek anlamda muhalefet eden güç haline gelir. Ve demokrasi bloku içinde de önemli bir rolü olur....
CHP içerisinde demokrasi, özgürlük yanlısı, eşitlik yanlısı kesimler daha etkili bir durum haline gelirse ve demokrasi bloku içinde yer alırsa, gittikçe kendisini de demokratik temelde yeniden yapılandırırsa etkili bir güç durumuna gelebilir. Bu blok içerisinde de yer alabilir."
O açıktır. Bu anlamda da tabii hazırlıklı olmak gereklidir." diyen Hozat, "Olası bir erken seçimde de kesinlikle tüm demokrasi güçlerinin bir blok olarak hareket etmesi lazım. Ortak bir ittifakla bu seçime girilmelidir. CHP, ÖDP, HDP vb. tüm demokrasi güçleri, demokrasiyi savunan tüm güçler, siyasi partiler ve tüm yapılar; ortak ittifak kurup AKP, MHP ittifakı ve faşist bloğuna karşı bir demokrasi bloğunu Türkiye’de hızla örgütleyip ciddi bir hazırlık sürecine girmelidirler" ifadelerini kullandı. (odatv habersol )
ULUSALCILAR TASFİYE EDİLİRSE
PKK'ya yakın Mednuçe TV'ye konuşan Hozat, Fırat Haber Ajansı'nın aktardığı haberine göre şunları söyledi:
"CHP’nin durumu biraz farklı. CHP eski gücünü kaybetti. Kürdistan’da kendisini tam bitirdi. Özellikle CHP içindeki ulusalcı damar, inkarcı, imhacı politikalardan çok fazla vazgeçmedi. Bu anlamda Kürt sorununu demokratik çözümü konusunda her zaman engelleyici bir rol oynadı. Bunda ulusalcı kanadın çok önemli bir rolü oldu. Ancak CHP içinde çok önemli sosyal demokrat bir kanat da var. Belli bir sol damar da var. Bunlar arasında ciddi bir çelişki ve çatışma söz konusudur. Bu anlamda CHP’de de ciddi bir kriz var aslında. CHP kendisini yeniden yapılandırmazsa, demokratik anlayış temelinde yeniden bir inşaya yönelmezse CHP bitecek. Eski CHP tamamen miadını doldurdu gerçekten. Artık CHP eski zihniyetle, eski siyasetle Türkiye’de hiçbir varlık gösteremez. Gittikçe de devlet içindeki etkisi bitiyor, kalmıyor. AKP, tüm Kemalistleri neredeyse devlet içinden tasfiye etti. Kemalist yapıyı bürokratından memuruna, ordu içerisinde, yargı içerisinde, MİT içerisinde tüm devlet yapılarında gittikçe tasfiye ediyor.
CHP’nin Kürt politikasında, Alevi politikasında, genel olarak Türkiye’nin demokratikleşmesi konusunda o klasik inkarcı, imhacılığı çok fazla aşamadı ve bu CHP’yi bitme noktasına getirdi. Bu anlamda CHP demokrasiyi esas alarak yeniden kendisini yapılandırırsa kendi içerisindeki ulusalcı, milliyetçi, şoven eğilimi tasfiye ederse, kendisini bundan arındırırsa Türkiye’de gerçek anlamda muhalefet eden güç haline gelir. Ve demokrasi bloku içinde de önemli bir rolü olur. Bu anlamda da gittikçe de kendi tabanından kopuyor. CHP içerisinde demokrasi, özgürlük yanlısı, eşitlik yanlısı kesimler daha etkili bir durum haline gelirse ve demokrasi bloku içinde yer alırsa, gittikçe kendisini de demokratik temelde yeniden yapılandırırsa etkili bir güç durumuna gelebilir. Bu blok içerisinde de yer alabilir."
**Cemil Bayık'tan CHP'ye Çağrı**(19.05.2016)
Türkiyeli tüm demokrasi güçleri, hatta kendine Kemalist diyen güçler de bunu görmelidirler. CHP de bu gerçeği görmelidir" ifadelerini kullandı.
Yazısına "CHP ve gerçekten demokrat ve samimi ulusalcılar şunu görmelidir; Kürtleri yok ederek yeni bir Türkiye yaratmak mümkün değildir" şeklinde devam eden Bayık, "Bu politika Türk halkına da Türkiye'ye de hizmet etmiyor.
Demokratik ulusçuluğa dönülmeli, yeni Türkiye demokratik temelde birlikte yaratılmalıdır. Demokratikleşme ve yerel demokrasi içinde Kürtlerle birlikte yeni Türkiye kurulabilir. Böylece Türkiye'nin birliği güçlenir, güçlü Türkiye gerçekleşir; Ortadoğu'yu demokratik karakteriyle etkiler" dedi.
-Kürtler Türkiye içinde özyönetimleriyle özgür ve demokratik yaşamı hedefliyorlar. Kürt Halk Önderi 28 yıldır bunun arayışı içindedir. Özellikle son on yıldır Türkiye'nin demokratikleşmesi içinde bunu sağlamak istemiştir
(birgun sputnik habersol diken abcgazetesi anfnews ilerihaber)
**Kandil'den CHP'ye Tezkere Eleştirisi (26.09.2017)**
PKK'nın elebaşlarından Duran Kalkan, CHP'nin tezkere konusunda AK Parti ve MHP'yle birlikte hareket ederek yanlış yaptığını söyledi.
"ZİHNİYETİ DEĞİŞTİRMELİLER"
Teröristbaşı Kalkan, "CHP’liler özgürlükten demokrasiden dem vuruyorlar. Ama işin ucu Kürtlere geldi mi iş değişiyor. Kemal Kılıçdaroğlu ve partisi, AKP’nin Suriye ve Irak politikasını eleştiriyorlar. Ama buralara asker göndermek için karar çıkartmak gündeme geldiğinde herkesten önce biz oy vereceğiz diyorlar. CHP zihniyetini değiştirmelidir. Kürtler karşısında özeleştiri vermesi gerekiyor. Geçmişi doğru çözümlemesi lazım. Ulus tanımları ve Kürt toplumuna bakışları doğru değildir." diyerek Kılıçdaroğlu'nu ve CHP'yi eleştirdi.
SİHA açıklamaları nedeniyle Kandil'in takdirini kazanan CHP, tezkere konusunda attığı adımla terörist başı tarafından eleştirildi.
-2022:Bundan sonra tüm tezkerelere hayır diyeceğiz (K.Kılıçdaroğlu)
Türk Silahlı Kuvvetleri, terörle mücadelede başlatılan taarruz döneminde yaz/kış demeden operasyonlarına devam ediyor.
Mehmetçik'in operasyonlarıyla köşeye sıkışan PKK, CHP'den gelen SİHA açıklamalarıyla ümitlendi.
CHP YANLIŞ YAPTI
PKK elebaşlarından Duran Kalkan, CHP'nin Meclis'te tezkereye destek sunarak yanlış yaptığını söyledi. Kaynak: anfnews ensonhaber
** Detay(Duran Kalkan: Devlet Çökmek Üzeredir**
-NATO’nun ikinci büyük ordusu olmakla övünen TC devletinin ne hale geldiği ortadadır.
-Devlet ayakta kalamıyor. Ayakları kırılmış, çökmek üzeredir.
-AKP’nin Kürdistan’da yürüttüğü baskı ve sindirme politikaları hakkında dünyanın daha fazla ses çıkarması gerekir
-Öcalan’ın özgürlüğü için çalışmak, insan olmanın gereğidir.
-AKP’nin Kürdistan’da yürüttüğü baskı ve sindirme politikaları hakkında dünyanın daha fazla ses çıkarması gerekir.
-Kuzey Suriye’de yeni bir siyasi sistemin temelleri atılıyor. Kaynak: anfnews
PKK Yürütme Komitesi Üyesi Duran Kalkan, Erdoğan'ın bütün vahşeti devleti ayakta tutmak için uyguladığını söylediğini belirterek, "Bu devletin yakları kırılmış, çökmek üzeredir" dedi.
PKK Yürütme Komitesi Üyesi Duran Kalkan, referandumla birlikte Güney Kürdistan'ın da tehlikelerle yüz yüze kaldığına dikkat çekerek, bütün Güneyli aydınlara ve siyasetçilere sordu: Nerede kaldı AKP ile KDP'nin dostluğu?
Medya Haber TV'de yayınlanan 'Ülkeden' programının konuğu olan PKK Yürütme Komitesi Üyesi Duran Kalkan, Gazeteci Derviş Eren’in sorularını yanıtladı. Duran Kalkan’ın değerlendirmelerinden öne çıkan başlıklar şu şekilde:
GERİLLA EYLEMLERİ
Gerilla çizgisi, düşüncesi ve eylemi karşısında hiçbir güç dayanamıyor. NATO’nun ikinci büyük ordusu olmakla övünen TC devletinin ne hale geldiği ortadadır. Tanınmaz bir hale geldi... Son dönemlerde Şemzînan’dan Dersim’e kadar yıkıcı gerilla eylemleri gelişiyor. Bu, QSD'nin Reqa ve Dêrazor’daki hamleleriyle birleşince ortaya şöyle bir tablo çıkıyor: Kürdistan’ın dört parçasında Apocu çizgide gelişen gerilla direnişi günden güne büyüyor ve bölgedeki bütün faşist odakları çökertiyor. DAİŞ’i, El-Kaide’yi, AKP’yi ve MHP’yi çökertiyor. Kendine başka ‘faşistim’ diyen varsa bu gücün karşısına çıksın. Bu güç hepsini çökertecektir.
DEVLET ÇÖKMEK ÜZEREDİR
Tayyip Erdoğan bu devleti ayakta tutmak için ne kadar tank ve uçak kullanmak gerekiyorsa bundan geri durmayacağını söyledi. Bu bir vahşet anlamına geliyor. Bütün bunları devleti ayakta tutmak için yaptığını söylüyor. Yani bu devlet ayakta kalamıyor. Ayakları kırılmış, çökmek üzeredir. Çöküşü önlemek için yalvar yakar ediyor, PKK’yi direnişten vazgeçirmek istiyorlar. Bizim bildiklerimiz ve bize yansıyan bazı hususlar var. (Bu kısım rüya kısmı :))
İNSANLIK SUÇUNA ORTAK OLUNUYOR
AKP’nin Kürdistan’da yürüttüğü baskı ve sindirme politikaları hakkında dünyanın daha fazla ses çıkarması gerekir. Avrupa insan hakları sözleşmesi, evrensel insan hakları sözleşmesi ve BM’nin insan hakları ölçüsü deniliyor. Eğer bunlar Kürdistan’a da uygulanacaksa o zaman AKP-MHP faşizminin yaptığı her şeyin insanlık suçu olduğu ortaya çıkacaktır. Eğer bu ölçüler uygulansaydı Tayyip Erdoğan bin defa insan hakları mahkemesinde yargılanıyor, insanlık suçu işlemekten dolayı mahkum ediliyor olacaktı. Ancak halen Tayyip Erdoğan devlet saraylarında ağırlanıyorsa, bütün bunlar insanlık suçuna ortak olma anlamına geliyor.
AKP ŞANTAJ YAPIYOR VE KORKUYOR
Amerika ve Rusya arasındaki çelişkilere dayanarak ayakta kalmaya çalışan AKP’nin pragmatist siyaseti bir şantajdır. Politikada şantaj uzun vadede sırt üstü düşme noktasına getirecek. Rus Çarı, ‘Denize düşen yılana sarılır’ diyor. Şimdi Tayyip Erdoğan’ın yaptığı da yılana sarılmadır. O halde denize düşmüş ve boğuluyor. Denize nasıl ve neden düştü? Kürt düşmanlığı, şoven milliyetçilik, tekçi faşist zihniyet Tayyip Erdoğan’ı denize düşürdü. Buraya düşmüştür. Ondan sonra şantajı, tehdidi, insanlık suçu işlemeyi bir politika aracı haline getirebilir. Tarihte böyle zalim ve diktatörler bu tür uygulamalarla ayakta kalmaya çalışmışlar ama hepsinin de sonu feci olmuştur. Sen başkalarının başına felaket örmekle uğraşırsan bir gün senin başına da o gelir. Tayyip Erdoğan şimdi bunun korkusunu yaşıyor.
HDP MİTİNGELERİ ÖNEMLİDİR
Halkın sokağa inmesi, AKP-MHP faşizmine ve soykırımcılığına karşı durması, onu protesto etmesi ve bunu Önder Apo’ya özgürlük çizgisinde yapması cesur, fedakar ve yiğitçe bir duruştur. Son dönemde İstanbul, Van, Amed ve Adana'da gerçekleştirilen HDP mitingleri önemli ve tarihidir. Karşıda bir korku imparatorluğu var. Böyle bir baskı düzenine karşı bu direnişler gelişiyor. HDP, HDK, ESP, Devrimci Parti bu eylemleri yapıyor. Aslında ÖDP ve Birleşik Haziran Hareketi de daha fazla bu tarz eylemleri yapabilirler. Faşizme karşı direnmek ve güç birliğini sağlamak önemlidir.
ÖCALAN’A ÖZGÜRLÜK TALEBİ
Öcalan’ın özgürlüğü için çalışmak, insan olmanın gereğidir. Önder Apo’nun özgürlüğünü istemek partimiz ve Kürt halkı için ortaya konulan bir istek değildir. Aslında insanlık ve demokrat olmak için bir istektir. Herkesin ne olduğunun ortaya çıkması açısından demokrat ve anti-faşist olmanın ölçütü Önder Apo’nun özgürlüğünü istemektir. Bu çizgiye gelmeyen duruş ve eylemleri demokratik olarak tanımlayamayız.
CHP KOLTUK DEĞNEĞİ OLUYOR
CHP’liler özgürlükten demokrasiden dem vuruyorlar. Ama işin ucu Kürtlere geldi mi iş değişiyor. Meclis'e tezkere geldi ve CHP destek sundu. Kemal Kılıçdaroğlu ve partisi, AKP’nin Suriye ve Irak politikasını eleştiriyorlar. Ama buralara asker göndermek için karar çıkartmak gündeme geldiğinde herkesten önce biz oy vereceğiz diyorlar. Bu ne perhiz bu ne lahana turşusu! AKP’nin dış siyasetini eleştiren CHP, Kürt sorunu konusunda AKP’ye koltuk değnekliği yapıyor... CHP zihniyetini değiştirmelidir. Kürtler karşısında özeleştiri vermesi gerekiyor. Geçmişi doğru çözümlemesi lazım. Ulus tanımları ve Kürt toplumuna bakışları doğru değildir.
MGK VE TEZKERE KARARI
Referandumla birlikte Güney Kürdistan da tehlikelerle yüz yüze kaldı. Türkiye Meclisi işgal için tezkere kararı alıyor. Tankları sınıra getirmişler, tehdit ediyorlar. Dediğimiz olmazsa Musul-Kerkük’ün yoluna düşeriz diyorlar. Bütün Güneyli aydınlara ve siyasetçilere soruyorum nerede kaldı AKP ile KDP'nin dostluğu? Kürdistan üzerinde faşist soykırımcı siyaset yürüten güçleri birbiriyle çelişir ve çatışır hale getirmiştik. Şimdi bu referandum onları birleştirdi. Yeniden Kürtlere karşı uzlaşır bir noktaya getirdi. Peki, iyi mi oldu? Buradan daha ileri gider, tehlikeli bir çatışmaya girilirse öyle daha mı iyi olur? Böyle olmaması gerekiyordu.
Gerçek bir demokrasiye ve kardeşleşmeye ihtiyaç var. Sadece Kürtlerin kendi aralarında değil, komşu halklarla da demokratik birliğe ve ortaklaşmaya ihtiyaç var. Böylesi bir zihniyete ve siyasete ihtiyaç var. Yoksa sen komşu halklarla olmazsan sömürgeci devletler bir araya gelir ve seni yok ederler!
GÜNEY'DE YAPILAN REFERANDUM
Kürdistan Ulusal Kongresi toplanıyordu ve Ortadoğu’da örnek bir Kürt demokrasisi oluşacaktı. Demokratik Kürt birliği yaratılıyordu. Onun önü alınıp sabote edildi. Onu engelleyen güçler referandumu ortaya çıkardılar. Bu bir iddia değildir. Yapan kişilerin ismini de verebilirim. Bunun KDP’yle bir alakası yoktur. KDP’nin bu referandumda hiçbir rolü yoktur.
Politik bağımsızlık, ideolojik-felsefik-düşünsel bağımsızlığın pratik eylemde gerçekleşme biçimidir. Bağımsızlık ve özgürlük demokrasiyle bağlantılıdır. Demokrasi ise birlik gerektiriyor. Bunlar tartışılmaz haklardır. Bu eğer bir referandumla gerçekleşecekse bu herkesin hakkıdır...
Referandumla, özgürlük ve demokrasi mücadelesinin ortaya çıkardığı gelişmeyi, referandumun etkisi altına alarak, referandumdan çıkacak sistemin bir parçası olacak yeni bir sömürgeci sistemin etkisi altına alarak tekrar sorunlu sisteme monte etmek istiyorlar. Böylece Kürt sorunun özgürlükçü ve demokratik çözümünü engellemek istiyorlar.
KÜRT SORUNUNU SÜRDÜRMEK
Ortadoğu’da Üçüncü Dünya Savaşı var. 5000 yıllık devletçi-iktidarcı sistem çöküyor. 200 yıllık kapitalist modernite sistemi bir çıkmazdadır. Dünyadaki sistem de çıkmazdadır. Büyük bir kriz ve kaos var. Bu krizin mayalandığı yer Kürt sorunudur.
Ortadoğu’da var olan kilitlenme Kürt sorununun varlığına ve çözümsüzlüğüne dayanıyor. Eğer Ortadoğu’daki sorunlar çözülecekse bu Kürt sorununun çözümüyle olacaktır. Kürt sorunun çözümünde de özgürlük ve demokrasi çizgisi, Önder Apo’nun düşünceleri, bu temelde PKK’nin geliştirdiği özgürlük ve demokrasi mücadelesi anahtar durumundadır. Kürt sorunu kilidini açan anahtar da budur. Bu anahtarın sorunları çözmeye yöneldiği bir yerde onun çözümünü engelleyebilmek ve aradan sıyrılıp kendi etkinliğini sağlayabilmek için bu referandumu ortaya çıkardılar. Kürt sorununun özgürlük ve demokrasi çizgisi temelinde Ortadoğu’daki sorunların çözüleceğinden korkanlar, Ortadoğu’daki sorunları var etmek, bu sorunların içerdiği çelişkili ve çatışmalı durumu yaşatmak üzere Kürt sorunun bir biçimde varlığını devam ettirmek istiyorlar.
REFERANDUM PAZARLIĞA DÖNÜŞTÜ
Söylenildiği gibi referandum bir statü belirlemesine değil, bir pazarlığa dönüştü. Aslında KDP’nin ekonomik-siyasi kazanç elde etmesine, yeniden seçim yapıp kazanmasına dönüştü. Yeniden iktidarı elde etme durumuna dönüştü. Demokratik bir duruş yok. Meclis işlemiyor, karar almıyor. Ulusal Kongre yok. Kürdistan’ın diğer parçaları işin içinde değil. Yarın bazı güçler çıkıp yeniden bir imha-inkar dayatabilirler. Nitekim İran, Irak, Türkiye birleşerek tehdit etti.
ROJAVA KOMÜN SEÇİMLERİ
Kendi başlarına yıllarca devlet ve iktidar olduk diyenler, meclisi açamaz, işletemez ve seçim yapamazken, en ağır varlık yokluk savaşı ortamda bir yandan savaşı yürütürken diğer yandan seçim yapan Rojava Devrimi'nin değeri görülmelidir... Kuzey Suriye’de yeni bir siyasi sistemin temelleri atılıyor. Seçime dayalı demokratik bir sistem kuruyorlar. Yöneticiler seçimle yönetime gelecekler. Yerele dayanmak, tabana ve topluma dayanmak, bu gücü harekete geçirmek demektir. Bu da demokrasinin esasıdır. Günümüzde gelinen noktada herkesin kabul ettiği demokrasi tanımı tabana dayalı demokrasidir. Önder Apo da bunu yerel yönetim demokrasisi olarak tanımladı ve buna ‘demokratik özerklik’ dedi. Bütün farklılıkların özgürce örgütlendiği ‘demokratik konfederalizm’ dedi ve tabana dayanmayı toplumun hücrelerinden başlamak üzere bir siyasal sisteme kavuşturdu.
**PKK CHP'nin Adalet Yürüyüşü'nü destek-Doğal ittifak oluştu.**(23.06.2017)
PKK liderlerinden Mustafa Karasu, CHP’nin Ankara’dan İstanbul’a başlattığı protesto yürüyüşü için, “Doğru bir adımdır. Bu yürüyüş etrafında her kesim birleşmektedir. CHP’nin kaçındığı demokrasi ittifakı pratikte oluşmaktadır” dedi.
-“CHP, Enis Berberoğlu’nun tutuklanmasından sonra bıçak kemiğe dayandı diyerek bir Adalet Yürüyüşü başlatmıştır. Bıçak kemiğe dayandı denilmesi, Tayyip Erdoğan-Devlet Bahçeli faşist iktidarının tüm uygulamalarının artık kabul edilemez hale geldiğinin ifadesidir. Zaten bu faşist iktidarın Türkiye’de yeni bir hegemonik sistem kurmak için baskısını arttırması, adaleti ortadan kaldırır” ifadelerini kullandı.
- “Eğer bundan sonra demokrasi güçleri ve CHP doğru politikalar yürütüp adımlar atacaksa bu gerçekler bilinmelidir. Bu gerçekleri CHP bundan sonra başarılı olması ve demokrasi mücadelesinde etkin yerini alması için hatırlatma gereği duyduk. Ancak şu anda yapılan Adalet Yürüyüşü doğru bir adımdır. Türkiye’nin demokratikleşmesi açısından önemli gelişmelere yol açabilir.”
Kaynak: aydınlık kurdistan24 anfturkce ensonhaber ulusal
Terör örgütü PKK'nın siyasi kanadı HDP de, Adalet Yürüyüşü'ne katılacağını açıklamıştı.
CHP’yi zaman zaman AK Parti’nin koltuk değneği olmakla da suçlayarak, “CHP’nin 20 Temmuz Olağanüstü Hal darbesinden sonra Yenikapı’da AKP’ye yedeklenmesi, bu konuda yapılmış en büyük hatalardandır” ifadesini kullandı.
----Kılıçdaroğlu Kısa Bir Süre Sonra
-15 Temmuz darbe girişiminden 5 gün sonra ilan edilen OHAL'e ilişkin olarak da "20 Temmuz sivil darbe tarihidir
-Kontrollü darbe
-Fetönün kanallarını niye kapatıyorsunuz , kitaplarını niye yasaklıyorsunuz
-Adil Öksüz mit ajanı diyen
---------------------------------------------------------------------------------------
YÜRÜYÜŞÜN BAŞARIYLA SONUÇLANMASI
CHP’nin protesto yürüyüşünü “doğru bir adım” olarak tanımlayan Karasu, ‘Çıkışında eksiklikler ve yetersizlikler olsa da eğer bu yürüyüş kararlılıkla sürdürülürse, Türkiye’ye adalet gelene kadar mücadele yürütülürse, bu, Türkiye’nin demokratikleşmesi açısından önemli gelişmelere yol açabilir” dedi.
Mustafa Karasu, şunları dile getirdi: “Kuşkusuz CHP’nin geçmiş pratiği için eleştiriler getirilebilir. Bu, gelecek için uyarı anlamı da taşır. Ancak şu anda öncelikli olan yaklaşım, bu yürüyüşün başarıyla sonuçlanmasını istemektir. Şu anda bir pratik vardır. Bu pratiğin başarılı olması, adalet isteyen, adaletten zarar gören herkesin çıkarınadır. Özgürlük ve demokrasi mücadelesi verenlerin de en temel amacı, adaletli sistem yaratmaktır. Çünkü adalet eşitlik demektir, özgürlük demektir, demokratik yaşam demektir. Diktatörlükten zarar gören herkesin etrafında birleşeceği bir amacı ifade etmektedir.”
ORTAK MÜCADELE ÇAĞRISI
AK Parti’ye karşı olan tüm kesimleri ortak mücadeleye çağıran Karasu, yazısında şu ifadelere yer verdi: “Adalet öyle bir amaçtır ki, herkesi fiili olarak birleştirir. Nitekim bu yürüyüş etrafında her kesim bileşmektedir. CHP’nin kaçındığı demokrasi ittifakı pratikte oluşmaktadır. Bu yürüyüş bu açıdan da anlamlıdır. Faşist şefler Tayyip Erdoğan ve Devlet Bahçeli kendi etraflarında bir faşist blok oluşturmuşlardır. Bu yürüyüş vesilesiyle demokrasi güçleri bir ittifak oluşturmalıdırlar ya da bu yürüyüş sırasında oluşan doğal ittifak bundan sonra daha organik ve sistemli hale getirilmelidir. Tüm adalet savaşçılarının önündeki görev budur.”
“ADALET ARAYIŞÇILARI”
Yürüyüşe katılanları “adalet arayışçıları” olarak tanımlayan Mustafa Karasu, yazısını şu cümlelerde bitirdi: “Bu yürüyüşü 15 Temmuz darbesine destek vermek ve Fethullahçılıkla suçlanmak ne kadar sıkıştıklarını göstermektedir. Ancak maymuncuk gibi kullandığı bu suçlama adalet arayışçılarına sökmeyecektir. Adalet arayışçılığı demokrasi rüzgarı haline gelecek, Tayyip Erdoğan’ın saltanatına son verebilecektir. Yeter ki bu yürüyüş tutarlıca sürdürülsün ve bir demokrasi ittifakı temelinde Türkiye’nin demokratikleşmesine kilitlenilsin.”
**Cemil Bayık: Chp'nin Bizim Cephede Yer Alması Gerekiyor** (16.08.2017)
Terör örgütü PKK'nın üst düzey yöneticisi Cemil Bayık, PKK'nın yayın organlarından Yeni Özgür Politika'ya konuştu.
-Adalet Yürüyüşü'nün önemli olduğunu savunarak ortak mücadele çağrısı yaptı
-Konuşması boyunca yaklaşık yüz kez "CHP" diyen Bayık, HDP'den çok CHP'ye ve CHP'nin alacağı pozisyona vurgu yaptı.
-Eğer CHP bu durumdan gerçekten çıkmak istiyorsa, AKP’ye karşı mücadelede samimiyse, tüm demokrasi güçleriyle birlikte AKP faşizmine karşı ortak hareket etmelidir. (anfnews aydinlik)
DETAY-KONUŞMANIN TAMAMI
-SOSYALİSTLER CHP'Yİ DAHA FAZLA ELEŞTİRMELİ: YOLA GETİRMELİYİZ
-CHP'NİN BİZİM CEPHEDE YER ALMASI GEREKİR
-CHP, ERDOĞAN'A KARŞIYSA KÜRT GÜÇLERİNİN YANINDA YER ALMALI
'TÜRKİYE VE KÜRDİSTAN'DAKİ MÜCADELE SÜRERSE HÜKÜMET YIKILIR'
-'CHP'Yİ EZMEK İSTİYORLAR ÇARE DEMOKRASİ BLOĞU'
-ADALET YÜRÜYÜŞÜ'NÜ VE 'DİKTATÖR' SÖYLEMİNİ ÖV DÜ
-'HDP'NİN ADALET VE VİCDAN YÜRÜYÜŞLERİNİ OLUMLU BULUYORUZ'
-HDP'YE YOL GÖSTERDİ
-CHP ADALET OLMADIĞINI ORTAYA KOYDU'
-TAYYİP ERDOĞAN'A KİM DİKTATÖR DİYORSA BİRLEŞMELİ: HDP, CHP, ÖDP, TKP...
-'CHP İKİLİ TUTUMU CEPHEMİZİ BOZUYOR'
Konuşmanın dah uzun tam metni anfnewstıkla (vpn gerekebilir) Faşist-faşizm=128 kez geçiyor Chp:72 kez geçiyor.
Terör örgütü PKK'nın üst düzey yöneticisi Cemil Bayık, PKK'nın yayın örganlarından Yeni Özgür Politika gazetesine konuştu.
Bayık, konuşmasının büyük bölümünde hükümete karşı CHP ile ortak hareket etmeleri gerektiğini savunarak Vatan Partisi'ni ve yurtsever güçleri hedef aldı.
Konuşması boyunca yaklaşık yüz kez "CHP" diyen Bayık, HDP'den çok CHP'ye ve CHP'nin alacağı pozisyona vurgu yaptı.
Bayık konuşmasında ÖDP ve TKP gibi partilere de izlemesi gereken polistikalar konusunda "öneride" bulundu.
Türkiye’deki durumu fırtına öncesi sessizlik olarak değerlendiren Bayık, Türkiye'de siyasi bir iç savaşın yaşandığını savunarak "Kürt Özgürlük Hareketi'ne, demokrasi güçlerine karşı sıcak bir savaşın yürütüldüğünü" iddia etti.
PKK gazetesinin söyleşiyi sunarken "AKP-MHP iktidarına karşı HDP, CHP ve diğer örgütlerin neler yapması gerektiğini konuştuk." ifadesi dikkat çekti.
İşte Cemil Bayık ile yapılan röportajdan bazı bölümler:
AKP VE MHP'Yİ HEDEF ALARAK CHP TABANINA SESLENDİ
AKP-MHP faşizmi 7 Haziran seçimlerinden sonra seçim sonuçlarını iptal ederek 24 Temmuz’da topyekun bir saldırı başlatmışlardır. Çünkü hem özgürlük mücadelemizin tüm Ortadoğu'daki gelişme düzeyi, hem de 7 Haziran seçimleri Türk devletinin soykırımcı sömürgeci politikalarında ve onun ulus devlet anlayışında büyük gedikler açmıştır. AKP iktidarının Kürt sorununda çözüm politikası olmayınca o zaman Kürtlerin bu güçlenmesini ezmek, Kürt halkının soykırımcı sömürgeciliğe karşı mücadelesini tasfiye etmek için savaş kararı alınmıştır. Kürt şehirlerinin yakılıp yıkılması da bu savaş kararı doğrultusunda gerçekleşmiştir..
15 TEMMUZ'A 'KONTROLLÜ DARBE' DEDİ
AKP-MHP iktidarının Kürt Özgürlük Hareketi'ni ezememesi, daha zayıf duruma düşmesi, yine Ortadoğu'da süren Üçüncü Dünya Savaşı koşullarında diplomatik olarak ağır sorunlar yaşaması, darbe dinamiğinin tetiklenmesiyle sonuçlanmıştır. Darbe girişimi, AKP iktidarının zayıflaması, iç ve dış politikada büyük sıkıntılar yaşaması sonrası gerçekleşmiştir. Ancak AKP iktidarı darbeyi önceden haber alıp bunu kendi çıkarı için bir girişime dönüştürme ve buna dayanarak da tüm demokrasi güçlerini ve özgürlük mücadelemizi tasfiye etmeyi planlamıştır. Tayyip Erdoğan’ın “Allah’ın lütfudur” dediği şey, demokrasi güçlerine ve Kürt Özgürlük Hareketi'ne yönelik kurduğu komplonun itiraf edilmesidir. 15 Temmuz darbe girişiminden sonra 20 Temmuz’da ilan ettiği Olağanüstü Hal’le saldırılarını daha da arttırmıştır. Fethullahcılara, 15 Temmuz darbecilerine karşı mücadele ediyorum adı altında Kürt Özgürlük Hareketi ve Türkiye'nin demokrasi güçlerinin tümden ezilmesi ve tasfiye edilmesi amaçlanmıştır. Bu yönüyle Kürdistan'da faşist darbe dönemlerinde görülen baskılar daha da yoğunlaştırılarak sürdürülmektedir. Hatta 12 Eylül faşizmi döneminde bile uygulanmayan baskı ve zulüm yöntemlerine başvurulmaktadır. Sadece Kürt Özgürlük Hareketi'ne değil, tüm Kürt halkına yönelik saldırı başlatılmıştır. Kürt halkının özgürlük bilincinin, özgürlük duygusunun kökü kazınmaya çalışılmaktadır...
Şimdi Türkiye'de yaşanan kesinlikle siyasi bir iç savaştır. Kuşkusuz Kürt Özgürlük Hareketi'ne, demokrasi güçlerine karşı sıcak bir savaş da yürütülmektedir.
'ADALET YÜRÜYÜŞÜ'NÜ VE 'DİKTATÖR' SÖYLEMİNİ ÖVDÜ
AKP iktidarı bu savaş politikalarıyla Türkiye'yi ve Kürdistan'ı yaşanmaz hale getirmiştir. Bu açıdan Türkiye Cumhuriyetinin kurucusu, Türkiye'nin en eski partisi, yine mevcut iktidar karşısında ana muhalefet olduğu söylenen CHP bile AKP iktidarının politikalarından çok rahatsız olmuştur. AKP'nin bir diktatörlük kurduğunu iddia etmiştir. Tayyip Erdoğan’ın bir diktatör olduğunu söylemiştir ve bu çerçevede de bir adalet yürüyüşü yapmıştır. Türkiye'deki adaletsizliğe vurgu yapmak, Türkiye'deki adaletsizliği teşhir etmek için Ankara’dan İstanbul’a bir yürüyüş gerçekleştirmiştir. CHP bu durumdan şikayet ettiğine göre, Kürdistan'daki durumun ne olduğunu herkes daha iyi anlayabilir. Kürdistan'da 12 Eylül faşist döneminde olmayan bir zulüm ve baskı düzeni kurulmuş durumdadır. Kenan Evren’in bile her gün tekrarlayamadığı tek millet, tek vatan, tek bayrak, tek devlet, tek dil, tek din sözünü Erdoğan her gün haykırmaktadır. Zaten bu tek tekler faşizmin programıdır. Bütün faşistler böyle tek tek zihniyetiyle, böyle bir programla iktidara gelirler, baskılarını ve zulümlerini yürütürler. Erdoğan da tam bir faşist iktidar olarak Türkiye'yi tek renge boyamak, kendi dışındaki her gücü ezmek için saldırılarını günbegün ağırlaştırmaktadır. İttifakı Bahçelidir, ittifakı Hüda Par’dır, ittifakı tarih boyunca Türkiye toplumunun binde birini bile etkileyememiş Doğu Perinçek ve tayfasıdır. Bunların da hepsinin Kürt karşıtlığıyla, Kürt düşmanlığıyla bir araya geldiği bilinmektedir. Zaten Kürt düşmanlığı nedeniyle birbirlerine sahiplenen bir faşist ittifak söz konusudur. Şu anda iktidarda bir faşist cephe vardır ve bu faşist cepheyi destekleyen, kendisine ulusalcı diyen bazı çevreler vardır. Kuşkusuz kendisine ulusalcı diyen tüm çevreler AKP-MHP iktidarını desteklemiyor. Kürt düşmanlığı dışında başka bir şey düşünmeyen sınırlı bir kesimin desteğini almaktadır.
'CHP ADALET OLMADIĞINI ORTAYA KOYDU'
Böyle bir iktidara karşı CHP bir yürüyüş yapmıştır. Türkiye'de adaletin var olmadığını gündeme koymuştur. Türkiye'de gerçekten de adalet yoktur. Zaten faşist iktidarın kendisi adaletsizlik demektir. Bu faşist iktidardan zaten adalet beklenemez. Sadece ve sadece bu faşist iktidara karşı adalet, eşitlik, özgürlük, demokratik yaşam sağlamak için mücadele verilir. Bu iktidara karşı mücadele vermekten başka bir yol yoktur. Bu iktidardan herhangi bir şey talep edilemez, istenemez. Bu iktidardan herhangi bir şey talep etmek, istemek yanlıştır. Çünkü faşizm zaten her türlü talebe, her şeye karşı kulakları kapalı olan, duyarsız olan bir rejimin adıdır. Bu açıdan ne adalet istenebilir, ne eşitlik istenebilir, ne hakkaniyet istenebilir; sadece ve sadece eşitliği, özgürlüğü, hakkaniyeti, adaleti sağlamak için faşizme karşı mücadele edilebilir.
'HDP'NİN ADALET VE VİCDAN YÜRÜYÜŞLERİNİ OLUMLU BULUYORUZ'
HDP’nin bir deklarasyon yayınlayarak AKP iktidarına karşı mücadele kararı alması ve bu çerçevede adalet ve vicdan nöbetleri başlatarak eşitlik, özgürlük, demokrasi ve adalet mücadelesi yürütmesi anlamlıdır. Biz, HDP’nin adalet ve vicdan yürüyüşleri başlamadan önceki açıklamalarını olumlu buluyoruz. Artık AKP’den beklemeden, faşist iktidardan beklemeden; faşist iktidara karşı mücadele ederek özgürlüğün, demokrasinin kazanılabileceğini, Kürt sorununun çözülebileceğini görmeleri bizim açımızdan önemlidir. Çünkü geçmişte mücadele etmeden, faşizme karşı mücadeleyi geliştirmeden, faşizme karşı antifaşist güçleri bir araya getirmeden AKP iktidarından bir şeyler bekleyen, bu iktidarın demokratikleşme ve Kürt sorununun çözümü konusunda bir şeyler yapacağına inanan gerçekten gaflet içinde olan yaklaşımlar görüldü. Bu açıdan adalet ve vicdan nöbeti öncesi yapılan açıklama ve bu temelde İstanbul’da, Amed’te, Van’da adalet ve vicdan nöbetlerinin yapılması, halkla bu yönlü buluşulması, halkın mücadele duyarlılığını arttıran tutumlar içine girilmesi önemlidir.
HDP'YE YOL GÖSTERDİ
...Bu açıdan bu tür eylemler anlamlı olmakla birlikte, giderek bu tür eylemlerin özgürlük ve demokrasi mücadelesini geliştirecek, faşizmi geriletecek düzeyde bir niteliğe çıkarılması lazım. Faşizmi geriletecek etkili bir mücadele çizgisinin ortaya çıkarılması lazım. Böyle bir zihniyet ve yaklaşım esas alınırsa, faşizmi gerileten özgürlük ve demokrasi mücadelesini geliştiren eylemler öngörülürse, bunun çabası içinde olunursa, tabii ki yapılan adalet ve vicdan eylemleri, nöbetleri bir anlam taşır. Çünkü her ideolojik ve siyasi düşünce toplumun vicdanında karşılık bulursa örgütlü hale gelebilir, etkili eyleme dönüşebilir. Bu yönüyle toplumun vicdanına seslenmek, toplumun vicdanında ideolojik ve siyasi çizgimizin doğruluğunu benimsetmek, faşizmin haksız, baskıcı ve zalim karakterini ortaya koymak, böylelikle insanlık vicdanının faşizme karşı tepkisini açığa çıkarmak çok önemlidir...
...Bu açıdan adalet ve vicdan duygusunun açığa çıkarılması, faşizmin adaletsiz ve vicdansız karakterinin gösterilmesi, faşizme karşı adalet duygusunu ve vicdanı ayaklandırmanın önemi büyüktür. Dolayısıyla HDP’nin başlattığı adalet ve vicdan nöbeti mücadelenin meşruiyeti, örgütlü hale getirilmesi ve faşizme karşı toplumun mücadeleye sevk edilmesi konusunda önemli bir rol oynayacaktır. Bu yönüyle bu eylemlerin boşa gittiği söylenemez. Bu eylemlerin Kürt halkının özgürlük mücadelesi ve Türkiye'nin demokratikleşmesi konusunda hiçbir katkı sunmadığı söylenemez. Yeter ki bu eylem biçimleriyle toplumda adalet duygusunun açığa çıkarılması ve vicdanın ayaklandırılması sağlandıktan sonra daha örgütlü, daha etkili eylem biçimlerine dönüştürülsün. Bu yapılırsa gerçekten de HDP’nin bu adalet ve vicdan nöbetinin özgürlük ve demokrasi mücadelesini geliştirme ve faşizmi geriletmede önemli rol oynayacağı tartışmasız bir gerçektir.
DBP’nin halkla buluşma toplantıları yapması tabii ki önemlidir. CHP’nin adalet yürüyüşünün de AKP iktidarının teşhirinde belli bir rol oynadığını söylemek mümkündür. Şu bir gerçektir; faşizme karşı örgütlü mücadeleyi açığa çıkarmak açısından halkı bilgilendirmek, halkı eğitmek, halka toplantılarla faşizmin gerçek yüzünü göstermek önemlidir. Halk faşizmin gerçek yüzünü gördükçe, bilinçlendikçe daha fazla örgütlenme ihtiyacı duyacak, daha fazla faşizme karşı mücadele etme duruşu içinde olacaktır. Bu yönüyle toplantıları küçümsememek lazım. Toplumu eğitmeyi ve bilinçlendirmeyi küçümsememek lazım. Basının, kültürün, aydınların, yazarların çabalarının toplumu bilgilendirmede, eğitmede, faşizm gerçeğini kavratmada önemli rolleri olmaktadır. Bu yönüyle biz tabii ki AKP faşizmine karşı her türlü eylemi de, her türlü basın çalışmasını da, eğitim çalışmasını da, halk toplantılarını da, aydınların ve yazarların değerlendirmelerini de, kültür-sanat çalışmalarının özgür ve demokratik yeni yaşam duygularını yaratmasını da, iyiye sahiplenme, kötüye öfkeyi açığa çıkarmasını da çok önemli görmekteyiz.
'LEGAL MÜCADLEYE ANGAJE OLUNMASI RADİKAL MÜCADELE DUYGULARINI KÖRELTTİ'
AKP-MHP faşizmi Bakurê Kurdîstan'da da, Türkiye'de de toplum üzerinde demokratik siyaset üzerinde ağır bir baskı uygulamaktadır. Bırakalım HDP’yi, DBP’yi CHP üzerinde bile ciddi bir siyasi baskı kurmuş bulunmaktadır. Sol ve sosyalist gruplar baskı altında tutulmaktadır. AKP faşizminin ağır bir baskı, zulüm yaptığı açıktır. Binlerce siyasetçi zindanlara atılmıştır. Her gün onlarca insan tutuklanmaktadır. Dünyada hiçbir faşizm döneminde böyle süreklileşen tutuklamalar olmamıştır. AKP-MHP faşizmi ise sürekli önüne geleni tutuklamaktadır. Bir nevi polise şu talimat verilmiştir; gidin her gün HDP çevrelerinden, Kürt çevrelerinden kim olduğuna bakmadan onlarca kişiyi tutuklayın! Şu andaki tutuklamaların karakteri budur. Faşizmin bu tür baskısı ortamında, toplumsal eylemliliklerde bir büzülme ortaya çıkmıştır. Ancak bütün faşist saldırılarda, faşist darbelerde faşist iktidarların harekete geçtiği dönemlerde önceleri böyle bir suskunluk ortaya çıkar. Faşizmin saldırısının şaşkınlığı ortamında bir sessizlik görülür. Özellikle Kürdistan'da son yıllarda legal siyasal mücadeleye çok angaje olunması, kolay yollardan sonuçlar elde edilebileceği gibi yanılgıların ortaya çıkması, toplumda aktif radikal mücadele duygularını köreltmiştir. Aslında Kürt toplumunda serhıldan geleneği fazlasıyla vardır. Kürt toplumu onlarca yıl her türlü baskıya rağmen serhıldanlar geliştiren bir halk gerçeğine sahiptir. Ancak son yıllarda demokratik siyasal alanın, belirli kesimlerin legal siyasetle ya da kolay yollarla özgürlüğün, demokrasinin kazanılacağı gibi bir yanılgıya düşmesi, bu yanılgının topluma yansıması belli düzeyde eylemliliklerde zayıflıklar ortaya çıkarmıştır. Ama şunu söyleyebiliriz, toplum giderek bu durumu aşacaktır. AKP faşizminin karakterini anladıkça, buna karşı etkili mücadele verilerek sonuç alınabileceği görüldükçe örgütlü toplum gerçeği de, buna dayalı olarak etkili mücadele gerçeği de ortaya çıkacaktır.
'TÜRKİYE VE KÜRDİSTAN'DAKİ MÜCADELE SÜRERSE HÜKÜMET YIKILIR'
Şu anda Türkiye ve Kürdistan'daki durum, fırtına öncesi sessizliği ifade etmektedir. Kaldı ki toplumda tepkiler, öfkeler vardır. HDP’nin İstanbul’daki nöbetinde toplumun ortaya koyduğu tepkiler, AKP'ye karşı nasıl bir öfke ve tepkinin olduğunu gözler önüne sermiştir. Her ne kadar AKP iktidarı faşist militer güçleriyle adalet ve vicdan nöbetçilerini ablukaya alsa, toplumla buluşmasını engellese de toplumun bu iktidara karşı öfkesinin giderek her gün daha da arttığını, çok etkili mücadele zemininin bulunduğunu gözler önüne sermektedir. Bu yönüyle örgütlü eylemleri mevcut durumda yetersiz görsek de gelişmenin olacağını, toplumun etkili mücadele içine gireceğini gün gün daha fala görmekteyiz. Zaten bu nedenle Erdoğan’ı korku sarmıştır; bu nedenle sürekli öfkelenmektedir, bağırmakta ve çağırmaktadır. Her gün tehdit ve şantaj yapmaktadır. Baskı cenderesini arttırmaktadır. Tüm bunlar, AKP iktidarının çok sıkıştığını, Tayyip Erdoğan’ı büyük bir korku sardığını, bunu engellemek için de her türlü kirli yol ve yöntemi denediğini göstermektedir. Bu açıdan AKP'nin saldırıları güçlülüğün değil, zayıflığın ifadesi olarak karşımıza çıkmaktadır. Eğer Kürdistan'daki demokrasi güçleri, Türkiye'deki demokrasi güçleri mücadelelerini süreklileştirirlerse, mücadeleyi kesintisiz biçimde sürdürürlerse, gün gün mücadelelerini ivmeli geliştirirlerse, AKP iktidarının ömrü kısa olacaktır. Aslında zorla ayakta durmaktadır. Ne içeride ne de dışarıda destek alacağı güç kalmıştır. İç ve dış politikada iflas etmiştir. İçeride ve dışarıda politikalarıyla Türkiye'yi çıkmaza sokmuştur. Bu da tabii ki AKP iktidarını çok zayıf bir duruma düşürmüştür. Bu açıdan belirli bir mücadele kesintisiz sürdürülürse AKP-MHP faşizmini kesinlikle düşürecektir. Şu anda iktidarda kalması güçlülüğünden değil, mücadelenin yetersiz yürütülmesindendir. Bu da aşıldığında, mücadele kesintisiz bir biçimde etkili yürütüldüğünde AKP-MHP iktidarının sonunun geleceği açıktır.
'KÜRT ÖZGÜRLÜK HAREKETİNİN EZİLMESİ KARARI ALINMIŞ'
2014’te çöktürme planı hazırlanmıştır. 30 Ekim 2014’te gerçekleşen Milli Güvenlik Kurulu toplantısında savaş kararı alınmıştır. Dolmabahçe Mutabakatı reddedilmiştir. Önderlik ağır tecrit altına alınmıştır, 7 Haziran seçimleri yok sayılmıştır. 24 Temmuz’da Kürt Özgürlük Hareketi'ni tasfiye etmek için büyük bir saldırı kampanyası başlatılmıştır. Asayişi ve güvenliği sağlayacağız adı altında halkın tüm örgütlenmelerinin ezilmesi ve halkın iradesinin kırılması kararı alınmıştır. Bu yönlü saldırıya geçilmiştir, ama Özgürlük Hareketi ve halkımız direndiğinde, demokratik siyasal alanda, Türkiye'deki sol ve demokrasi güçleri içinde, hatta halkımız içinde de “neden bu direniş oldu” gibi gerçeği, siyasal durumu doğru anlamayan, niyetleriyle hareket eden yaklaşımlar görülmüştür. Bu yaklaşım, AKP iktidarının doğru anlaşılmamasını beraberinde getirmiştir. Bu yanlış yaklaşım da bu iktidara karşı örgütlü tutum koyma, buna karşı bir demokrasi programını ortaya çıkarma konusunda yetersizlikler yaratmıştır. Bu gerçeğin görülmesi gerekiyor. Karşımızda tartışmasız bir faşist ittifak, faşist iktidar vardır. Bu faşist iktidar Kürtleri soykırıma uğratmak istemektedir. AKP-MHP iktidarı soykırımcı faşist iktidardır. Erdoğan-Bahçeli soykırımcı faşist şeflerdir. Kürt soykırımını rahat gerçekleştirmek için de Türkiye'deki tüm demokrasi güçlerine yönelik de savaş açılmıştır. Kürt Özgürlük Hareketi ezilecek, tasfiye edilecek, demokrasi güçleri ezilecek, bu ortamda da Kürt soykırımı tamamlanacaktır.
TAYYİP ERDOĞAN'A KİM DİKTATÖR DİYORSA BİRLEŞMELİ: HDP, CHP, ÖDP, TKP...
Demokrasi, güç birlikleriyle, ittifaklarla, ortaklaşmalar temelinde yürütülen mücadeleyle kazanılır. Hele bir ülkede faşist bir iktidar varsa buna karşı mücadele ancak ve ancak demokratik güçlerin kurduğu antifaşist cepheyle başarı kazanabilir. Eğer şu anda Türkiye'de faşist bir iktidar varsa, buna karşı antifaşist direniş cephesini ortaya çıkarmadan bu faşist iktidarı geriletmek, Türkiye'yi demokratikleşmek mümkün değildir.
Bu açıdan kim bu iktidara diktatörlük diyorsa, kim bu iktidara faşist diyorsa, kim bu iktidarın şefi olan Tayyip Erdoğan’a diktatör diyorsa, kim bu iktidarın şefi olan Tayyip Erdoğan’ı demokrasi düşmanı, Kürt düşmanı olarak görüyorsa, o zaman bu iktidara karşı o güçlerin demokratik direniş blokunu, cephesini, platformunu, güç birliğini yaratmaları gerekir.
Bu HDP için de geçerlidir, CHP için de geçerlidir, ÖDP için de EMEP için de SDP için de ESP için de TKP için de Devrimci Parti için de ve daha başka tüm sol, sosyalist gruplar, demokrat ve aydın olan herkes için geçerlidir. AKP'nin zihniyeti de uygulamaları da faşisttir. Zaten MHP ile ittifak kuran ya da temel ittifakı Devlet Bahçeli ve MHP olan bir iktidarın pratiğinin faşist pratik olmasından başka bir şey beklenebilir mi?
'CHP'Yİ EZMEK İSTİYORLAR ÇARE DEMOKRASİ BLOĞU'
Faşizm demek, kendi dışındaki tüm düşünceleri, siyasi yapıları ezmektir, tasfiye etmek demektir. Şu anda bırakalım HDP’yi, diğer sol-sosyalist güçleri, cumhuriyetin kurucusu olan partiyi bile ezmek istiyor, tasfiye etmek istiyor. Onu bile saf dışı etmek istiyor. Bu koşullarda bir demokrasi cephesi, bloku kurmaktan başka bir çare var mıdır? Eğer Tayyip Erdoğan-Devlet Bahçeli şefliğindeki faşist iktidar Türkiye'nin kurucu partisi olan CHP’ye bile yöneliyorsa, onu bile susturmak istiyorsa, onun üzerinde bile her türlü oyun, komplo yapıyorsa, onu baskı ve töhmet altına alarak, onun üzerinde psikolojik savaş yürüterek, ona karşı her türlü yol ve yöntemi kullanarak susturmak istiyorsa, kendi yedeğine almak ya da koltuk değneğine yapmak için böyle bir saldırgan politika yürütüyorsa, o zaman bu faşist iktidara karşı bütün demokrasi güçlerinin ortaklaşması lazım. Buna CHP de dahildir. CHP’nin tümü olmuyorsa CHP içindeki demokrasi güçlerini katmak da dahildir. Eğer CHP gerçekten Tayyip Erdoğan’ı diktatör olarak görüyorsa, AKP iktidarının hegemonik faşist yeni bir devlet kurmak istediğini söylüyorsa, AKP'nin demokrasiyi tümden ortadan kaldırdığını, cumhuriyeti tamamen bir kişinin iradesi haline getirdiğini söylüyorsa o zaman CHP’nin de bu demokrasi blokunun içinde yer alması gerekiyor.
Vatan millet Sakarya nutukları karşısında AKP'nin yedeğine düşmemesi, koltuk değneği olmaması gerekiyor. Normalinde böyle olması gerekiyor, ya da dünyanın başka bir yerinde böyle olurdu. Ancak şu da bir gerçektir, Türkiye dünyanın başka bir ülkesi değildir.
'SOL, ULUSALCILIKLA ZEHİRLENMİŞ'
Türkiye'de sadece sosyal demokratlar değil, sol bile ulusalcılıkla, milliyetçilikle sakatlanmış, zehirlenmiş ve bununla muzdariptir. Bu nedenle CHP’nin, sosyal demokratların, hatta bir kısım solun Türkiye'nin temel demokrasi dinamiği olan Kürtlerle, hatta Alevilerle yan yana gelmeden kaçması durumu yaşanmaktadır.
Biz şunu söylüyoruz; herhangi bir demokratik güç, demokratik yapılanma, herhangi bir siyasi yapılanma gerçek anlamda AKP faşizmini geriletecek, etkisizleştirecek, iktidardan düşürecek ve bunun yerine Türkiye'yi demokratikleştirecek bir asgari program ortaya koysun, biz tüm Kürt demokratik güçlerinin, HDP’nin ve diğer tüm siyasal yapıların, kurumların böyle bir demokrasi cephesi içinde yer almasını isteriz. Hiçbir kaygı taşımadan, hiçbir kayıt koymadan niye şöyle değil, niye böyle değil demeden böyle bir demokrasi cephesi içinde ortak mücadele içine girilmesinden yanayız. Bizim yaklaşımımız bu. Biz katı, sekter ve dogmatik bir yaklaşım içinde değiliz. Faşizmin iktidarda olduğu, tamamen soykırımcı karakterde olduğu bir dönemde Erdoğan-Bahçeli faşist iktidarına karşı oluşacak demokrasi platformuna, demokratik güç birliğine, bu temelde oluşacak programa dar ve sekter yaklaşmak, Kürt demokrasi güçlerinin illa da kendi programlarının olmasını dayatmak bizim yaklaşımımız değildir.
Biz bu konuda HDP’nin de, ÖDP’nin de diğer güçlerin de, CHP’nin de esnek bir yaklaşım içinde olması gerektiğini düşünüyoruz. Derler ya empati kurması gerekiyor.
Bütün demokrasi güçleri, demokratik güçler belli bir empati kurarsa, gerçekten AKP faşizmine karşı mücadelede samimilerse, AKP faşizminin yenilgiye uğratılmasını istiyorlarsa, o zaman bütün demokratik siyasi güçlerin, sol ve sosyalist güçlerin esnek yaklaşarak ortak bir demokratik programda, bir demokratik mücadele cephesinde buluşmaları mümkündür. Biz ille de HDP, şu ya da bu parti sunsun demiyoruz; Türkiye'deki herhangi bir demokratik siyasi güç bir demokrasi programı ortaya koysun, HDP de Kürt demokratik güçleri de tüm Kürt kurumları da böyle bir demokrasi programı etrafında diğer demokrasi güçleriyle birleşsin! Bizim yaklaşımımız bu çerçevededir.
Böyle bir demokrasi cephesinin şimdiye kadar oluşması gerekiyordu. AKP herkese saldırıyor, adım adım kendi devletini, kendi siyasal yapılanmasını ve kendi zihniyetinde yeni bir sistem oluşturmaya çalışıyor. Açıkça kendi dışındaki tüm düşünceleri, tüm siyasal yapıları, tüm zihniyetleri, tüm yaşam biçimlerini ezerek tek tipe, tekliğe dayanan bir Türkiye yaratmak istiyor. Ama buna rağmen asgari bir demokrasi programı etrafında bir demokrasi platformu, cephesi, bloğu, oluşturulamıyor. Bu gerçekten çok incitici bir durumdur. Herkes için ciddi bir eleştiri konusudur. Tüm demokrasi güçleri için ayıplanacak ve eleştirilecek bir durumdur.
'TÜRK SOLUNDA SOSYAL ŞOVENİZM VAR'
Neden böyle oluyor? Hem AKP'ye antifaşist deyip samimi olarak bunun gereklerini yerine getirmemek bu durumu ortaya çıkarıyor, hem de Türkiye solu, sosyalistleri, demokrasi güçleri her nedense dünyada herkesin başardığını yapamıyor; bir araya gelemiyor. Kuşkusuz bunda sosyal şovenizmin önemli bir etkisi var. Türk devletinin özel savaşı, psikolojik savaşı ve ideolojik saldırıları altında Kürt sorununa olumsuz yaklaşan, Kürt demokratik güçleriyle yan yana görünmek istemeyen bir sosyal şovenizm eğilimi var. Artık bunun kırılması gerekiyor. Kürt Özgürlük Hareketi her zaman makul yaklaştı. Kürt demokratik hareketi makul davrandı. Kürt sorunu Türkiye'nin demokratikleşmesi temelinde Türkiye sınırları içinde, yerel demokrasi içinde çözülmek isteniyor. Özyönetimler çerçevesinde Türkiye'nin demokratikleşmesi temelinde çözülmek isteniyor. Kürt Özgürlük Hareketi, Kürt demokratik hareketi böyle çözümleyici, pozitif bir yaklaşım gösterdiği halde hala geçmişteki sosyal şovenizmin etkisi altında olmak, gerçekten de ne sosyal demokratlara, ne liberallere, ne de kendine sol diyenlere yakışıyor.
Kaldı ki sosyal demokrat olmak, kendine sol-sosyalist demek, hatta liberal yaklaşım içinde olmak en başta da farklı etnik ve dinsel kesimlerin sorunlarını çözmek demektir. Bu tür sorunlarda çözümleyici yaklaşımı ortaya koymak demektir. Şimdi bunun gösterilmesi zamanıdır.
Türkiye gerçeğinde Kürt demokratik güçleriyle ortak cephe yaratmadan nasıl bir demokrasi mücadelesi verilecektir? Bu demokrasi mücadelesi nasıl etkili olacaktır? Bu açıdan AKP faşizminin, MHP faşizminin özel savaşçıların vatan millet Sakarya diyerek diğer demokrasi güçlerini töhmet altında bırakması çabaları karşısında doğru bir duruş içinde olmak lazım. Onların yürüttüğü psikolojik savaşın etkisinde kalarak söylem ve tutumlar içine girmemek gerekir. Eğer doğru yaklaşılırsa biz demokrasi cephesinin de, ortak demokrasi mücadelesinin de geliştirileceğine inanıyoruz.
'CHP İKİLİ TUTUMU CEPHEMİZİ BOZUYOR'
Kuşkusuz demokrasi güçlerinin bir araya gelememesinde, parçalı olmasında CHP’nin olumsuz rolü bulunmaktadır. CHP bir taraftan Erdoğan’a diktatör diyor, AKP iktidarının altında adaletin, demokrasinin, hakkın, hukukun kalmadığını söylüyor, ama diğer taraftan AKP faşizmine karşı ortak mücadeleyi engelleyen yaklaşım ve tutumlar içinde oluyor. Özellikle özel savaşın, psikolojik savaşın AKP iktidarının CHP üzerinde sürekli psikolojik savaş yürütmesi, CHP’yi bölücülükle, terörle, teröristlerle birlikte olmakla suçlaması, Fethullahcılarla birlikte olmakla suçlaması, CHP’yi hainlikle suçlaması, CHP genel başkanı başta olmak üzere tüm CHP’lileri zindanlara atmakla tehdit etmesi, CHP’nin tutarsız, ilkesiz yaklaşımlar içine girmesini beraberinde getirmektedir. CHP’nin bu yaklaşımları tabii ki muhalefetin parçalı kalmasına yol açmakta ve demokrasi güçlerinin bir araya gelmesine engel olmaktadır. Çünkü Türkiye'deki sol güçler, sosyal demokratlar, çeşitli aydınlar, yazarlar, demokratik çevreler hala CHP’yi demokrasi cephesinde görüyorlar ya da CHP’yi AKP faşizmine karşı alternatif olarak görüyorlar. Bu açıdan CHP’nin politikalarında yanlışlıklar görseler de CHP’ye karşı tutum alma, CHP’den ayrı bir siyasal tutum gösterme durumları ortaya çıkmıyor. Ne CHP’yi karşılarına alabiliyorlar, ne de CHP’den uzak durabiliyorlar. Bu yönüyle CHP sol güçleri ve demokrasi güçlerini Araf’ta bırakan, hem AKP'ye karşı olduğunu gösteren, zaman zaman sol söylemlerde bulunan ve böylelikle demokrasi güçlerini, toplumu beklenti içinde tutarak demokrasi güçlerinin birleşmesine, ortak mücadele etmesine zarar vermektedir. Bu yönüyle CHP’nin tutumu Türkiye'deki antifaşist cepheyi zayıflatmaktadır, AKP'ye karşı duruşu zayıflatmaktadır.
SOSYALİSTLER CHP'Yİ DAHA FAZLA ELEŞTİRMELİ: YOLA GETİRMELİYİZ
AKP de bundan yararlanarak iktidarını sürdürmektedir. Hatta bu tutumlarıyla CHP ağırlıklı olarak AKP'nin koltuk değneği haline gelmiştir. 15 Temmuz darbe girişiminden sonra AKP'nin saldırılarını meşrulaştırmada en temel rolü CHP oynamıştır. CHP 15 Temmuz’dan sonra, özellikle Olağanüstü Hal’le birlikte AKP'ye karşı ciddi tutum alsaydı AKP'nin meşruiyeti sorgulanır, bir yıldan fazladır sürdürülen ağır saldırılar bu düzeyde gerçekleştirilemezdi. CHP, AKP'den daha fazla özgürlük mücadelesi karşıtı olduğunu ve AKP'den daha fazla vatanın ve milletin birliğini savunduğunu göstermek için demokrasi güçlerini bölen, muhalefeti bölen söylemler ve tutumlar içine girmektedir. HDP ve demokrasi güçleri makul bir yaklaşım gösterseler de CHP bu gerçeği görüp tüm demokrasi güçleriyle ortak bir tutum ortaya koyacak politika izleyemiyor. Aslında CHP’nin tabanında hala demokrasi ve özgürlükten yana olan, Türkiye'nin demokratikleşmesini, Kürt sorununun çözümünü isteyen, emekten yana olan, Alevi toplumunun sorunlarını çözmek isteyen, kadın konusunda daha özgürlükçü yaklaşım içinde olan önemli bir kesim var. CHP tabanının önemli bir kesimi Alevilerle, Kürtlerle, tüm demokrasi güçleriyle ortak mücadeleden, ortak tutumdan yana. Ancak CHP toplumu değil, tabanı değil, devleti ve iktidarı esas aldığından, çeşitli ulusal kesimleri dikkate aldığından demokratik bir tutum, demokratik bir irade ortaya koyamıyor. Bunun aşılması ve CHP’nin bu durumdan çıkarılması gerekiyor. Bu konuda hem CHP içindeki demokrasi güçlerinin, CHP yönetiminin bu tutarsız, ikircik, antifaşist cepheyi bölen yaklaşımlara tutum koymaları gerekiyor, hem de sol ve sosyalist güçlerin CHP’ye tutum takınması gerekiyor. CHP’nin bu tutarsız, ikircikli durumdan çıkması için CHP’ye eleştiri geliştirmeleri gerekiyor.
Özellikle ÖDP’nin, TKP’nin ve daha başka sol ve sosyalist güçlerin CHP’yi biraz daha fazla eleştirmesi gerekiyor. CHP’ye muhalefet güçlerini bölen ya da antifaşist güçlerin bir araya gelmesini engelleyen yaklaşımları bıraktırmaları gerekiyor.
CHP'NİN BİZİM CEPHEDE YER ALMASI GEREKİR
CHP eğer gerçekten AKP'nin politikalarına karşıysa, Erdoğan’ı diktatör görüyorsa, Türkiye'de adaletin, ahlakın, vicdanın, eşitliğin kalmadığını düşünüyorsa, o zaman en geniş kesimlerin içinde bulunacağı antifaşist cephenin içinde yer alması gerekiyor. Bu cephenin ortaya çıkması ve ortak mücadelenin geliştirilmesi için sorumluluklarını yerine getirmesi gerekiyor. Bunu yapmadığı takdirde CHP muhalefeti bölen, muhalefetin bir araya gelmesini engelleyen bir aktör konumundan çıkamayacaktır... Bu açıdan sol güçlerin, sosyalist güçlerin, CHP üzerinde etkili olacak tüm aydınların, yazarların, demokratik güçlerin CHP’yi eleştirmesi gerekiyor. CHP üzerinde baskı kurmaları gerekiyor. Bu yapılmadığı için CHP’nin üzerinde AKP'nin baskısı, özel savaşın baskısı, demokrasi karşıtı güçlerin baskısı etkili oluyor. Bu gerçeğin görülmesi gerekiyor.
CHP, ERDOĞAN'A KARŞIYSA KÜRT GÜÇLERİNİN YANINDA YER ALMALI
Eğer CHP bu durumdan gerçekten çıkmak istiyorsa, AKP’ye karşı mücadelede samimiyse, tüm demokrasi güçleriyle birlikte AKP faşizmine karşı ortak hareket etmelidir. Kürt halkı da, Kürt demokrasi güçleri de böyle bir antifaşist cephede en etkili biçimde yer alacaklardır. Nitekim HDP’nin, Kürt demokratik hareketinin CHP’ye bu yönlü çağrıları vardır. Bu çağrılara cevap olmayan, gerekleri yapmayan CHP’dir. Eğer CHP bu yanılgılı, muhalefeti güçlendirmeyen tutumu bırakırsa AKP iktidarının ömrü çok kısa olacaktır. AKP iktidarı zayıftır. AKP iktidarı, demokrasi güçlerinin parçalanmışlığından yararlanarak ayakta kalmaktadır. Eğer bu parçalanmışlık giderilir, ortak hareket edilirse kesinlikle AKP iktidarı gidecek, Türkiye'nin demokratikleşmesinin yolu açılacaktır.
**PKK, CHP'nin operasyonlara engel olmasını istedi.** (11.01.2018)
CHP'nin muhalefet tarzını eleştiren PKK elebaşı Bese Hozat, TSK'nın düzenlediği askeri operasyonlara engel olunamamasından şikayet etti.
Konuşmasının büyük bir bölümünde CHP'yi eleştiren Hozat, "Dokunulmazlıkların kaldırılması, sınır ötesi operasyonlar, PKK'ya dönük operasyonlar... CHP bunların hiçbirine engel olamadı.
CHP içerisinde direnen, mücadele eden muhalefet eden bir kesim var. Şimdi tamamen bunları sindirmek için ve teslim almak için CHP'ye baskı yapılıyor." diye konuştu. (ensonhaber aksam)
Cemil Bayık: 24 Haziran, Faşizme Karşı Bir Şanstır(18.05.2018)
CHP'nin 7 Haziran'da(2015) olduğu gibi HDP'ye destek olması gerektiğini işaret eden teröristbaşı, HDP'nin barajın altında kalmamasını istedi.
24 HAZİRAN SON ŞANS: Örgütün firari elebaşlarından Cemil Bayık, Bu seçimler Erdoğan ve Bahçeli için son şans olduğu gibi demokrasi güçleri için de son şans.
- Kürt, Alevi, liberal, aydın, yazar, genç, kadın, Erdoğan ve Bahçeli faşizminden rahatsızlık duyan tüm kesimlerin başkaldırmaları ve faşizmi yenmeleri gerekir; Türkiye’yi bu durumdan çıkarıp, demokrasiyi zafere ulaştırmaları gerekir.
-Bayık, AKP-MHP faşist blokunun bu seçimleri kendileri için nasıl ki bir şans olarak değerlendiriyor... Türkiye’de faşizmin yenilmesi gerekir. Çünkü eğer AKP-MHP kazanırsa faşizm tüm Türkiye’de kendini konumlandıracak. (hawarnews ensonhaber)
HABER MERKEZİ
KCK Yürütme Konseyi Eşbaşkanı Cemil Bayık, Türkiye’de gerçekleştirilecek olan 24 Haziran seçimlerine ilişkin ANF’ye konuştu.
Erdoğan-Bahçeli faşist ikilisinin kazanmaları halinde Türkiye’deki tüm halklar üzerinde tehlikenin daha da artacağını belirten Bayık, demokratik güçleri bu faşist ittifaka karşı daha fazla çaba harcamaya çağırdı.
FAŞİZMİ BERTARAF ETMEK İÇİN BİR ŞANS
Bayık, AKP-MHP faşist blokunun bu seçimleri kendileri için nasıl ki bir şans olarak değerlendiriyorlarsa, demokrasi güçleri için de, faşizmi bertaraf etme noktasında bir şans olduğunu kaydetti.
Bayık ayrıca Türkiye, Kürdistan ve Avrupa’daki tüm sosyalist, liberal, Kürt ve Alevi güçlere seslenerek HDP’nin baraj altında kalmaması için gece gündüz çalışmalarını istedi.
ERDOĞAN GERÇEĞİ KENDİ BAŞINA BİR DARBEDİR
Cemil Bayık’ın seçim değerlendirmeleri şöyle:
“Erdoğan ve Bahçeli seçimler hakkında bir karar aldılar. Bu karar normal bir karar değildi. Herkes bu kararı, baskın seçim olarak yorumluyor ve bu doğru bir yaklaşım. Zaten Erdoğan gerçeği tek başına bir darbedir. Erdoğan darbesiz ne ayakta kalabilir ne de iktidarda. Her zaman iktidarda kalabilmek için darbeler yapmaktadır.
NEDEN ERKEN SEÇİM?
Niçin seçim kararı aldılar? Kendileri de itiraf ediyor; eğer seçimler zamanında olsaydı kaybedecek ve zarar göreceklerdi. Bu doğru. Çünkü şu an Türkiye’nin durumu her anlamda kötüye doğru, çürümeye doğru ilerliyor. Bu Türkiye’nin iç ilişkileri için de böyle, dış ilişkileri için de. Şimdi AKP ve MHP dağılmaya doğru gidiyor. Ekonomi alanında bir kriz yaşanıyor. Her taraftan bakıldığında durumun vahameti görülüyor. AKP ve MHP için felaket görünüyor. Türkiye için de böyle. AKP ve MHP iktidarlarını sürdürmek adına her şeyi yapıyorlar ve her şeyi kullanıyorlar. Bu yüzden erken seçimi dayattılar.
Bir taraftan seçimi şu biçimde ele alabiliriz; kendi gerçekliklerinin gün yüzüne çıkmaması için, Türk toplumu gözünde kararmamaları için, muhalefeti hazırlıksız yakalamak ve bu biçimde hazırlıksız seçime katılmalarını sağlayıp güçlü çıkmak adına böyle bir karar aldılar. Çok zayıf ve kaybetmeye yakın oldukları için, (baskın seçimleri) kendileri açısından bir fırsata dönüştürmek istediler. Devletin tüm maddi imkânlarını, baskı ve zor araçlarını kullanarak başarılı olmaya çalışacaklar.
SEÇİMLER SIRADAN DEĞİL: FAŞİZM Mİ DEMOKRASİ Mİ KAZANACAK?
Bu seçimler sıradan seçimler değil, bir şeyi ifade ediyor. Bu seçimde faşizm mi kazanacak, demokrasi mi, bu ortaya çıkacak. Bu bir mücadeledir, kim kazanacak? Faşizm kaderini bu seçimlere bağlamış durumda, bu sebeple de demokratik cephenin mücadeleyi yükseltip başarması gerekir. Normal seçimler tarzında yaklaşılmamalı. Bir mücadele olarak ele alınmalı. Demokrasi gücünün ortaya çıkartılması ve başarıya ulaşması gerekir.
DEMOKRASİ DİNAMİKLERİ BİRLEŞMELİ
Türkiye’de faşizmin yenilmesi gerekir. Çünkü eğer AKP-MHP kazanırsa faşizm tüm Türkiye’de kendini konumlandıracak. Bu bölge halkları ve tüm Türkiye için büyük bir tehdit. Tüm demokrasi dinamikleri bu bilinçle yaklaşım gösterip, faşizmin yenilmesi için güçlerini birleştirmeleri gerekir. Kürt, Alevi, liberal, aydın, yazar, genç, kadın, Erdoğan ve Bahçeli faşizminden rahatsızlık duyan tüm kesimlerin başkaldırmaları ve faşizmi yenmeleri gerekir; Türkiye’yi bu durumdan çıkarıp, demokrasiyi zafere ulaştırmaları gerekir.
ERDOĞAN-BAHÇELİ İÇİN ŞON ŞANS
Bu seçimler Erdoğan ve Bahçeli için son şans olduğu gibi demokrasi güçleri için de son şans. Çünkü bu seçimler ya demokrasiyi ve demokratik cumhuriyeti başarıya götürecek ya da faşizmi derinleştirip, kurumsallaştıracak.
ADAYLARA ÇAĞRI: TEPKİSEL YAKLAŞMAYIN
Bu seçimlerde bazı kişiler aday olmayıp, rahatsız olabilir. Çünkü bu seçim diğer seçimlerden daha farklı ve bu yüzden tepkisel yaklaşılmamalı. Bunların adaylar etrafında hareket etmesi gerekir. Şahsi çıkarlar ekseninde hareket edilmemeli. Herkes demokrasi güçlerinin kazanması için çaba sarf etmeli. Bu sebeple demokrasi güçleri, demokrasi cephesinde yerini almalı.
HDP BARAJ ALTINDA KALIRSA FAŞİZM KAZANIR!
HDP baraj altında kalmamalı, çalışıp başarıya ulaşmalı. Çünkü planlandığı gibi HDP’nin barajı aşmaması durumunda, bu Erdoğan-Bahçeli faşizminin kazanması anlamına gelir. Eğer Türkiye’de faşizm başarıya ulaşırsa sadece Kürtler için değil, gençler, kadınlar, liberal, sosyalist, Alevi, yazar, aydınlar için tüm Türkiye’nin cehenneme dönmesi demek. Böyle bir durumun ortaya çıkmaması için herkes mücadele etmeli.
‘SEÇİMLER FAYDASIZ’ ANLAYIŞI DOĞRU DEĞİL
Geçmiş zamanlarda Kürtler seçim için çabalayıp parlamento ve belediye seçimlerinde sonuç aldılar. Türk devleti hepsini tutuklayıp zindana attı. Bu sebeple Kürler, solcular ‘seçimlere girmek anlamsız, faydasız, yapılanlar ortada’ diyebilirler. Bu doğru bir tutum değil, böyle yaklaşılmamalı. Eğer seçime katılım göstermeyip, HDP için çalışmasalar AKP-MHP faşizmi kazanır. Bu da büyük tehlikeler oluşturur. Eğer büyük tehlike, katliam, baskıların yaşanması istenmiyorsa demokrasi güçlerinin, el verip çalışmaları gerekir. Özellikle de HDP için çalışmaları gerekiyor. Bu biçimde savaş siyaseti yenilgiye uğrar, katliamlar ve zorbalık sona erer.
YIKILAN KENTLER İÇİN ‘İNTİKAM’ VAKTİ!
Erdoğan ve Bahçeli’nin yıkıp yaktığı şehirler var; Sur, Cizîr, Nisêbîn, Şirnex ve Gever gibi. Bu seçim onlar için bir şanstır. İntikam almaları gerekir. Tutumları belirleyip Erdoğan-Bahçeli’ye cevap vermeleri gerekir. İstenilen bu. Kürt olsun, liberal, sosyalist olsun, Erdoğan ve Bahçeli’den rahatsız olanlar tepkilerini ortaya koymalılar.
MÜSLÜMANLAR DA TEPKİLERİNİ ORTAYA KOYMALI
Aynı zamanda Müslüman kesimler de Erdoğan’a karşı mücadele etmeliler. Erdoğan’ın İslamiyet’le alakası yok. İslamiyet adına her türlü kötülüğü yapıyorlar, buna rağmen hakiki ve doğru İslam’ı temsil ettiklerini sanıyorlar.
AVRUPA’DAKİ SEÇMENLERE ÇAĞRI
Avrupa halkı ve demokratları için; Türkiye’de faşizmin başarıya ulaşmaması ve yenilmesi için çabalamaları gerekir. Bu konuda Avrupa’daki yazar, demokrat, sosyalist kesimlere büyük rol düşüyor. Erdoğan-Bahçeli faşizminin yenilmesi için demokrasi güçleriyle beraber tüm güçleriyle çalışmaları gerekir. Bu seçimlerde gençlerin, kadınların, Türkiye halklarının, liberal, sosyalist, Alevilerin faşizme karşı bir araya gelip, faşizmi yeneceklerine inanıyorum. Özellikle de hakiki Müslümanlar faşizme karşı duracaklar. Demokrasi güçlerinin başarıya ulaşması için gece gündüz çalışacaklar. Diktatörlüğün, faşizmin, savaş ve zorbalığın sona erdirilmesi için bu seçimlerde çok fazla çalışılmalı.
Bu çerçevede herkesi selamlıyorum ve faşizmden rahatsız olan herkes için, çalışmalara katılalım diyorum."
**BU SAVAŞ TÜRKİYE’YE YAYILACAK(07.12.2015)**
PKK’nın Kandil’deki liderlerinden Bese Hozat, Türkiye’nin ülkenin Doğu’sunda yaşananlarla ilgili “Türkiye toplumu Kürdistan’da olup bitenlere gözünü, kulağını, aklını kapatarak kendisini kurtaramaz” dedi ve “AKP’nin faşizmini bu kadar rahat uygulamasının sebebi de toplumun bu kayıtsızlığı değil midir?” diye sordu. Ülkenin doğusunda çatışmaların tüm Türkiye’ye yayılacağını belirten PKK lideri Bese Hozat, “Kürdistan’da savaş bütün vahşetiyle devam ederken Türkiye bundan azade kalamaz. Kalması mümkün değildir. Bu savaş herkesi saracak ve içine alacaktır.” dedi. (odatv)